Merhaba sayın okurlar,
Gündemin yoğun olduğu bu günlerde, yönetilememenin ve siyasal egonun mağduru yine biz halk oluyoruz. 23 senenin tüm birikimiyle artık yönetimin patlak vermeye başladığını görüyoruz. Gün geçtikçe iktidarın yaptığı hareketler ve tavırlar, halka ve halkın iradesine adeta bir hakaret boyutuna gelmiş durumda. 23 yılın vermiş olduğu bir güç zehirlenmesiyle iktidar içerisinde birkaç kişinin kişisel egosu, halkın üzerinde tatmin ediliyor.
Cumhurbaşkanı’nın “Vatandaşlarımız gereğinden pahalı ürün satanları boykot etmeli” söylemleri, iktidar ortağı, sözünü yiyen kurt kendini unuttu ve düştü çocuk katilini çıkarma sevdasına.
Size bir tarih dersi vereyim de kafanız berraklaşsın.
Ancak öncelikle, araya bir konu sokuşturmasam içim rahat etmezdi. Soracaksınız, her yazında İzmir’den mi bahsedeceksin? Söz veriyorum ciddi bir durum olmadığı sürece artık İzmir konusu açmayacağım. Bu son olacak.
Bugün öğrendim İzmir’de CHP gençlik kollarında ‘sosyal medya’ krizi olmuş. Eski bir ilçe gençlik kolları başkanını zamanında eleştirmiştim. Ancak dünkü paylaşımına da katılmadan geçemeyeceğim. Hakkını vermek gerekir. Buraya bir not düşüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihini hiç okudunuz mu? Kurucu değerlerinden, parti kültüründen ve bu uğurda ödenen bedellerden haberdar mısınız? Bu parti, gençlik kolları tarihinde büyük izler bırakmış bir geleneğe sahip. Peki, bugün bu gelenek nasıl bir noktada? Şu an yaşananlar, bu tarihe ve değerlere yakışıyor mu? Ne yazık ki, yakışmıyor.
Anti-demokratik uygulamalar, bu partinin gençlik kollarına asla yakışmaz. Kanlarını satarak Bülent Ecevit’i tarihi bir konuşma yaptığı çalıştaya getiren gençlik kollarının ruhuna hiç uymaz. Bu duruma nasıl geldik? Düşünün, geçtiğimiz aylarda İzmir’de bir gençlik kolları kongresi gerçekleştirildi. Bu kongrede iki aday yarıştı. Sonuç olarak, Karşıyaka’dan bir il başkanı seçildi. Tıpkı geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi. Peki, bu değişim örgütte neyi değiştirdi? Açıkça söylemek gerekirse, hiçbir şeyi. Aksine, işler daha kötüye gidiyor. Önceki başkan Kotan döneminde, 30 ilçenin 27’sinde seçimle gelen başkanlar görevden alındı ve yerlerine atamalar yapıldı. Üstelik, görevden alınan başkanlardan biri Kotan’ın kendi evinden bir isimdi. Devrim, önce kendi evlatlarını yer. Böyle mi bir şeydi?
Zaman geçti, Kotan başka bir ilçenin başkanını seçimde destekledi, ancak seçimi kaybetti. Yeni seçilen başkan yine Karşıyaka’dan oldu. Geçen haftalarda ise duyuyoruz ki, seçimde kendisine muhalif olan ilçelerden iddaya göre savunma talep ediliyor. Gerekçe olarak, il etkinliklerine katılmamaları gösteriliyor. Ancak bir başka soru sormak gerek: İl etkinliklerine katılan ilçeler, katılmayanlar kadar örgütlü mü?
Bu süreçte bir gerçek daha gözler önüne serildi. Seçimde Kotan’a karşı değişim umuduyla Ruhsar Selis’i destekleyenler geçte olsa farkedecekler ki: İsim ve cinsiyet değişmiş olabilir, ancak zihniyet aynı kalmış gibi görünüyor. Bu durumun fark edilmesi uzun sürmeyecek. Partinin gençlik kolları ve örgüt yapısında demokrasi, liyakat ve şeffaflık yeniden tesis edilmediği sürece, CHP’nin değerlerine yakışır bir çizgi yakalaması mümkün değil.
Dönelim konumuza.
Dünya üzerinde, ülkelerin kendi içlerinde yaşadıkları sorunları bile olumlu yönde yöneten kişiler vardır. Hitler dönemi Almanya’sında ise Hitler’in başarısının arkasında, onu çok iyi tanıyan ve kıvrak zekâsıyla onu Almanya halkı gözünde ilahlaştıran bir propaganda bakanı bulunuyordu. Goebbels’in yaptıkları, belki de dünya üzerinde hayret uyandıran propaganda çalışmaları arasında yer aldı.
Almanya ile Kızıl Ordu arasında geçen Stalingrad Savaşı’nda, Almanya savaşı kaybederken Goebbels, yaptığı konuşma ile Alman askerlerini ve halkını savaşı kazandıklarına, hatta Moskova’ya gireceklerine inandırmıştı. Bu hareketiyle birçok kişinin canına kasteden Goebbels’in aklında, yüce Almanya’nın ve Hitler’in dünyada yenilgiye uğrayamayacağı algısını yaratmaktı. Ancak ülkemizde yaşananlar, aklımızla dalga geçmektedir. Türkiye’de yaşananlara inanın ki, Goebbels yaşasaydı, bu duruma şapka çıkarırdı.