Geçmiş yıllar neler kazandırdı? Hedeflerimize ulaşabildik mi? Hayallerimiz ve gerçekleştirebildiklerimiz. Geriye dönüp baktığımızda çok uzun yıllar peş peşe sıralanmış olmasına karşın belleğimizdeki anılar bölük pörçük. O yıllar adeta ışık hızıyla nasıl geçmiş.
Şaşkınız… Oysa çok hezeyanlarımız, çok çırpınışlarımız, çok çığlıklarımız olmuş… Üzülmüş avaz avaz ağlamıştık. Sanki; o üzüntülerimiz bitmeyecek, ağlamalarımız hiç dinmeyecekti… Elbette delicesine coşkularımız, bizi bizden alan sevinçlerimiz, yürekten tüm benliğimizle sevişlerimiz de oldu.
Yirmili, otuzlu, kırklı yaşların kendine has özellikleri var. Safça, önü arkası düşünülmeden yapılan çılgınlıklar. Umarsızca kendini maceraların içinde bulma, sonuçlarını düşünememe ve hayata pembe gözlüklerle bakma…
Ama yaş alma sınırı daraldıkça, zaman daha değerli olmaya başlıyor. Çılgın, maceracı ruh dalgaları yerini sakinliğe, dinginliğe, güvene ve saf sevgiye bırakıyor.
Zaman kişisel özelliklerimizde de farklılıklar yaratıyor. Sabretmeyi hoşgörü göstermeyi en önemlisi de empati kurmayı öğretti. Özellikle gençlerle iletişim kurmanın ana temeli empatiden geçiyor.
Aksi halde gençlerle iletişim kurmak çok kolay değil. ‘’ Bizim zamanımızda’’ cümlesi onları delirtiyor. Elbette onların gençlik yılları ile bizim gençlik yıllarımız arasında dağlar kadar fark var. Bizler ana baba doktrinleri ile ataerkil ailelerde kapalı ve disiplinli dar kalıplar içinde yetiştirildik. Oysa onlar; bize göre haklarını arayabilen, isteklerini rahatlıkla dile getiren, teknoloji hakimi bireyler olarak yetişiyorlar.
Dolayısıyla onları anlamamız zaman zaman güç oluyor. Onlar zaten bizi hiç anlamıyorlar, işte burada bizim yapacağımız empati anahtar oluyor. Zaman, yaş alma sürecinde; Sabretmeyi ve tahammülü de öğretti.
Yirmili yaşlarda bir büyüğümüzü birkaç dakika zor dinlerken, şimdilerde karşımızdakini sabırla saatlerce dinleyebiliyoruz.
Geçmiş yılların kaybettirdikleri de var tabii… Az yada çok en fazla kaybımız fiziksel deformasyon. Ruhumuz hala genç olsa da fiziksel yapı birbiriyle çarpışıyor. Sen koşmak isterken vücudun ‘’ Dur koşma düşersin, tıkanırsın’’ diyor. Sen büyük bir iştahla yemek yerken fiziksel yapın ‘’ Dur fazla yeme hastalanacaksın’’ diyor. Gözlerin eskisi kadar iyi görmüyor, işitmende sorunlar oluşuyor vb…
Yaş alınca otokontrol sisteminin durlarıyla muhatap oluyorsun… Gençlik yılları ise koşmayla geçiyor. Tüm zorlukları, sabırla karşılayıp mutluluk anahtarını kullanarak huzurlu bir yaşam sürmek tek amacımız olmalı.
Yeni hobiler edinerek sosyal ortamlarda daha fazla bulunarak, arkadaşlarımızla daha sık iletişim kurarak, kitap okuyarak zamanımızın keyfini çıkararabiliriz.
Gençler, koşamayız ama sizinle arkadaş olmaya çaba gösterebiliriz.
GENÇLER! Size keyifli bol koşuşlar.
YAŞITLARIM! Bizlere de bolca sabır ve SAĞLIK.
YORUMLAR