Bir halk düşünün ki, kendi kurduğu devlette susturulmuş, kuşatılmış… En verimsiz topraklara yerleştirilmiş, en yüksek dağlarda yaşamak zorunda bırakılmış…
“Vergi” diye, “asker” diye kapısı çalınmış…
Yol yok, iz yok… Kuş uçmaz kervan geçmez kasaba ve köylerde kaderine terk edilmiş… Uygarlığın hiçbir aşamasına yaklaşamamış, toptan cahil bırakılmış, ilkel bir yaşama mahkûm edilmiş!
Vergiciler gelmiş, hiçbir şey bulamazlarsa, çifte koştuğu öküzün birini alıp götürmüş…
İşte o yüce gönüllü halkı, Kurtuluş’a çağırmış Mustafa Kemal. Yalnızca düşmandan değil, cehaletten de, ilkellikten de kurtuluşa…
Koca bir millet arkasına düşmüş Mustafa Kema Paşanın! Yarınlar için… Kendilerinin yaşayamadığı hayatı gelecekteki çocuklar yaşasın diye… Göremedikleri günü beşikteki çocukları görsün diye… Sakarya’da, Dumlupınar’da, Afyon Kocatepe’de düşmanla aç susuz, harap halde dövüşmüşler.
Yaralı düşmüşler, ölmüşler…
HALKIN GÖRMEYEN GÖZÜ, DUYMAYAN KULAĞI, KONUŞMAYAN AĞZI DILI OLMUŞLAR
Ülke özgür olduktan sonra ilk kez “milletin efendisi” ilan edilmiş. Mustafa Kemal Paşa sözünü tutmuş, yolu izi olmayan, devletin kırk yılda bir gittiği köylere okullar yaptırıp köylü çocuklarının okuyup aydınlanması için seferberlik ilan etmiş bu kez…
Milli Eğitim Bakanları dur durak bilmeden çalışmışlar. Koca karınlı, sarı benizli, sıtmalı köy çocuklarının elinden tutulup okullara götürülmüşler.
Kemal Paşa’nın önerisiyle Eğitmen Kursları açılmış, Mustafa Necati'ler, Saffet Arıkan'lar, Hasan Âli Yücel'ler seferberlik ilan etmiş, köylü okusun aydınlansın diye…
Tonguç Baba köy enstitülerini kurmuş ki, o altı yüzyıldır susturulan bir halkın çocukları okusun, aydınlansın, konuşsun diye…
İşte o okullardan Cumhuriyetin hedeflediği aydınlar yetişmeye başlamış. Yetişmekle de kalmayıp, halkın görmeyen gözü, duymayan kulağı, konuşmayan ağzı dili olmuşlar…
Mahmut Makal Bizim Köy adlı eseriyle halkı kandıran yöneticilerin suratına okkalı bir tokat atmış ve bir yol açmış...
Fakir Baykurt o yoldan yürüyen yazarlardan. Daha köy enstitüsunde okurken şiir, öykü yazmaya başlamış, 29 yaşında yazdığı Yılanların Öcü adlı romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü almış ve Mahmut Makal'dan sonra bir anda tüm gözlerin yeniden Anadolu köylerine çevrilmesine yol açmıştır.
YAŞAMLARINI YAZILARINI HALKIN AYDINLANMASINA ADAMIŞLAR
Yine enstitülü yazarlar; Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Osman Bolulu, Ali Dündar, Osman Şahin, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu, Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Ali Kemal Gözükara, Şevket Yücel, Abdullah Özkucur ve daha niceleri yaşamlarını yazılarını halkın aydınlanmasina adamışlar...
Fakir Baykurt, Burdur’un Akçaköy’ünden çıkıp evrensele ulaşan bir köylü çocuğudur. Bir barış severdir, bir toplumcu, halkçı yazar, aynı zamanda öğretmen örgütlenmesinin en tanınmış liderlerinden biridir.
Fakir Baykurt kuşağı öğretmen ve yazarlar bizim övüncümüz ve onurumuzdur. Halkın uyanması ve sömürülmemesi için bir ömür vermişler, baskı, zulüm ve kıyımlar karşısında asla boyun eğmemişlerdir.
Yapıtlarını gençler mutlaka okumalıdır. Günümüzde öğretmenlerin Fakir Baykurt ve onun yapıtlarından, özellikle de, “8 ciltlik özyaşam”ından çıkaracakları çok ders vardır…
Yapıtlarını su gibi içtiğim, öğretmen olmamda büyük etkisi olan Fakir Baykurt’u; aramızdan ayrılışının 22. yılında bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum…
* Mektepligazete.com'dan
YORUMLAR