Uşak Escort Eskişehir Escort Van Escort Edremit Escort Mersin Escort Tarsus Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Toroslar Escort Yenişehir Escort Antalya Escort Alanya Escort Kuşadası Escort Marmaris Escort Bodrum Escort Fethiye Escort Çorlu Escort Çerkezköy Escort Konya Escort Kayseri Escort Diyarbakır Escort Van Escort Bağcılar Escort Küçükçekmece Escort Esenyurt Escort Bursa Escort Çanakkale Escort Erzurum Escort Trabzon Escort Denizli Escort Edremit Escort İzmir Escort Çeşme Escort Bornova Escort Karşıyaka Escort Buca Escort Bodrum Escort Porno gavat Porno Porno Grup Sex Türkçe Altyazılı Porno Hırsız Porno Hd Porno Amatör Porno Ensest Porno Gavat Porno Genç Porno Hd Porno Konulu Porno Liseli Porno Oral Seks Porno Türk Porno Türbanlı Porno Türkçe Altyazılı Porno Zenci Porno Lezbiyen Porno Van Escort Ankara Escort Hatay Escort Afyon Escort Batman Escort Gaziantep Escort Mardin Escort Kayseri Escort Eskişehir Escort Konya Escort Adana Escort Mersin Escort Diyarbakır Escort Ofis Escort Bağlar Escort Kayapınar Escort Yenişehir Escort Fethiye Escort Marmaris Escort Kocaeli Escort Denizli Escort Gaziantep Escort İzmit Escort İzmir Escort Bornova Escort Buca Escort Çeşme Escort Karşıyaka Escort Konak Escort
Dr. Nurettin Demir

Dr. Nurettin Demir

GÖCEKİÇİ
drnurettindemir@gmail.com

Yaşlılık İhtiyarlık

01 Eylül 2022 - 08:05 - Güncelleme: 03 Eylül 2022 - 08:01

 

Günler haftalar aylar derken Eylüle geliverdik. Eylül hasat ayı. Hüzün ayı derler. Ben hasat yönünü severim. Üretimlerin ürünlerin en bol olduğu ay. Tarhanalar, bulgurlar. Üzümler çeşit çeşit meyveler sebzeler. Kurutursun, salamura yaparsın. Kısacası bolluktur Eylül ayı. Bende bu ayın başında doğduğum için Eylül ayına ayrı bir sevgi ile bakarım. Gölhisar Pırnaz Yaylasında Yörük kızı annem 16 yaşında. Tarla marla derken, sıradan bir gün akşamüstü, mahallede Rahmetli Hasan Sert düğünü var ilken. “Davullar çalıyordu. Ekin tarlasında buğdaylar savrulurken, doğum sancılarımın bir artıp bir azaldığı günün sonlarına doğru, ceviz ağacının altına ancak ulaştım. 3 Eylül’de şalvarıma doğuverdin” der. İlk doğum unutulur mu? 71 yaş tamamlanıyor. Yaşlanıyor muyum yoksa ihtiyarlık mı? ‘Yaş yetmiş iş bitmiş’ derler ya ben bu tekerlemeye kesinlikle katılmıyorum. Kendimi hiç de ihtiyarlamış olarak görmüyorum. Ne fiziken ne de ruhen. Deneyimlerimin, birikimlerimin, heyecan ve hayallerimin en zirvesindeyim. Nobel ödülü alanların çoğu yetmişinden sonra yapıtlarını üretmişler.

Başlıktaki yaşlılık ve ihtiyarlık, iki kelimeninde aynı olduğunu zannedenler vardır. Gelin birlikte tartışalım; biyolojik olarak baktığımızda her iki kelimenin iki ayrı ifadesi, anlamı vardır. Ünlü psikiyatrist ve edebiyat yazarı Dr. Kripton Dinçmen “yaşlılık fizyolojik bir süreç olmasına karşın, ihtiyarlık patolojik bir anlam taşır” der. Ve şöyle devam ediyor;

“Yaşlanma herhangi bir organizmanın, canlı ya da cansız herhangi bir maddenin, belirgin bir zaman süre içinde, kendi temel yapısının yıpranması sonunda, kendisinde mevcut özelliklerin kalitesinin düşmesidir.  Dolayısıyla kişinin bir zamanlar göstermekte olduğu işlevlerin (fonksiyonların) yavaşlamasıdır.” 

Yaşlanma, cansızlarda tamamen maddi alanda az ya da çok kayıp olurken, canlılarda düşüş fizyolojik, ruhsal ve toplumsal alanda kendisini göstermeye başlar. Yaşlanmada gerçek anlamda ve mutlak bir kayıp söz konusu değildir. Yaşlanma olayı bir yavaşlama ve güç kaybıdır. Bitmişlik söz konusu değildir. Kişinin geçmişte kazandığı ruhsal yetilerini yani melekelerini, o güne kadar kazandığı bilgi birikiminin ruhsal ve psikolojik alanda yavaşlama ve zayıflama süreci oldukça geç başlar ve hafif geçer. 

İhtiyarlık deyince işin şekli değişir. Olayın şekli şemali tamamen farklıdır. Dr. Dinçmen diyor ki; ihtiyarlıkta belirgin bir anatomopatolojik ve psikopatolojik bulguların varlığı söz konusudur. Fizyolojik yıpranma değil, tam tersine patolojik bir yıkım söz konusudur. 

İhtiyarlıkta, yaşlılık ile kıyaslanamayacak kadar belirgin bulgu ve belirtiler saptanır. İhtiyarlıkta git gide artan, geri dönüşümü olmayan bellek yani hafıza dikkat bozukluğu, söz - kelime bulamama, konuşma güçlükleri çocuklaşma görülür. Evinden ayrılmama gibi yeni hareketlerden, yenileşme ve değişimden korkmalar belirginleşir. Hatta çeşitli derecede çevresindekilerinden, yakınlarından korkma ve suçlama hezeyanları ortaya çıkmaya başlar. Gün geçtikçe beyin başta olmak üzere diğer organlarda ve fonksiyonlarda nörolojik ve psikolojik kayıplar artar.

Yaşlılık, hukuksal açıdan bakıldığında önemli bir engel getirmezsen, ihtiyarlıkta ise nörolojik ve psikiyatrik yıkım derecesine göre kişiye yada ihtiyara  vasi, müşavir tayin edilir. Hatta azaltılmış cezai sorumluluk kararları verilir. 

Günümüz dünyasında yaşam yani yaş ortalamasının yükseldiği bir gerçek. Ben ihtiyarladım deyip bir kenara çekilmemeli ben sağlıklı yaşlanıyorum, birikimlerim deneyimlerimle içinde yetiştiğim topluma ve dünyaya karşı sorumluluklarımı yerine getirmeye devam edeceğim diyebilmelidir. Sağlıklı verimli yaşlılığa pirim var, ihtiyarlığa geçit yok. Bunun için ne gerekiyorsa yapmalıyız, sağlıklı kalmak önceliğimiz olmalı. 

Ne diyordu koca Nazım Hikmet; 

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için yaşamak yani ağır bastığından. Sağlıklı yaşlanma için sağlığımıza her daim özen gösterelim.

Göcek

29.08.2022

Bu yazı 1049 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum