Erken yaşta bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan sevgili dostum Dr. Canan Kara esmer güzeli, kibar, hanımefendi bir hekimdi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanıydı. Buca Ortaokulu ve Üniversite yıllarında sınıf arkadaşımdı. Kardeş gibiydik. Bir gün sohbet ederken “Nurettin, erkekler omuz atmaktan ne zevk alırlar. Ne anlarlar?” diye sormuştu; “Ne oldu?” demeye kalmadan “İzmir’in ünlü Karşıyaka Çarşı Caddesindeyim, kalabalıkta yürüyorum. Benim boyumda sıska pıska bir erkek geldi bir omuz vurdu geçti gitti. Özür dilemediği gibi ben omzumu ovalarken, bir kaç adım ilerden dönüp yüzüme karşı sırıtıyordu.”
Sokakta, okulda, iş yerinde, siyasette, evde şiddet. Nedir şiddet? Şiddet kişinin, bir canlının başka bir canlıya fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik açıdan zarar vermesi veya acı çektirmesiyle sonuçlanan hareketler bütünüdür. Birçok bilim insanı ya da psikolog-psikiyatrist, biyolog, sosyolog bu tanımdan farklı ya da ekli tanım yapabilir. Bir canlı bireyin başka bir canlıya acı çektirmesidir diye özetleyebiliriz de.
Benim kazlarım var, kaz çiftliğinde. Bu günler, Mart ayından mı bilme sürüde beğenmedikleri, ya da kıskandıkları veya bir başka nedenle bir kaza saldırmaya görsünler, o saldırı sonrası eğer yaralanırsa onu ergeç öldüresiye kadar şiddet uyguluyor diğer kazlar!
Peki şiddet canlının, insanın genetiğinde, doğasında yer etmiş ve geçmişten gelen bir bozukluk, ya da bir özellik midir? Çevremizde yaşadığımız toplumda da zaman zaman görürüz bazı kişiler bazı canlılara karşı şiddet eğiliminde oluyor. Bu şiddet hayvanlara, doğaya ve insana karşı olabiliyor.
Dört ana şiddet türüne ilaveten; dijital şiddet, ısrarlı takip ya da taciz şiddeti, “herşeyi babana anlatırım, telefonun şifresini ver, dün akşam neredeydin, neden geç kaldın. Beni bırakırsan intihar ederim" vb. diyerek uygulanan flört şiddet türleri de eklenebilir.
*
Şiddet yaşamın bir gerçeği. Bilim çağına ya da enformasyon dönemini yaşayan insanlık, şiddeti azaltacak çalışmalar, çabalar göstereceği yerde neden bu zararlı, zehirli mantarlarların çoğalmasına destek olurlar!. Bu ortamları yaratanlar, besleyenler de şiddetin taraftarları mı diye sormak geliyor içimden? Niçin İstanbul Sözleşmesi'ni yok etmeye çalışırlar. Tekrar sormak isterim “siz şiddetten mi yanasınız?”
Yukarıda saydığım türlere göre şiddetten acı çeken o kadar çok insan, kadın, erkek, çocuk var ki bunların sayısını bilebilmek çok zor. Ama bunun ne korkunç boyutlara ulaştığını anlamak zor değil. Dün 8 Marttı. 2021 yalının ilk 65 günde 67 kadın erkekler tarafından katledildi. Gün başına 1 den fazla kadın öldürüldü. Korona virüsüne karşı aşı bulundu, şiddete karşı, onun mutasyonu olan kadın şiddetine karşı aşı geliştiremedik. Yuh olsun şiddeti yaratanlara, şiddetin gelişmesine su taşıyanlara.
*
Şiddete karşı her türlü, her alanda mücadeleyi öncelikle kadınlarımız başaracaktır. Tıpkı 1857 yılı 8 Mart’ında, Amerika’da emekçi kadınların başlattığı gibi. Uzun ve ezici çalışma koşullarına direnmeleri sonucunda yaşamını kaybeden 129 kadın emekçinin yol açtığı özgürleşme hareketi gibi günümüzün şiddetinin de önüne geçilecek ve kadınlarımız özgürleşecektir.
Selam olsun direnen güçlenen örgütlenen kadınlarımıza.
*
Tülov Vakfı SES Derneği'nin ortak düzenlediği, 10 Mart Çarşamba akşamı saat 21:00'da, CHP Parti Meclis Üyesi ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka'nın konuk olduğu ve SES Derneği Başkanı Gülseren Onanç'ın moderatörlüğünde "Siyasette Kadın Olmak" adlı
söyleşiye siz okuyucularımızı dostlarınızla birlikte bekliyoruz
YORUMLAR