Uşak Escort Eskişehir Escort Van Escort Edremit Escort Mersin Escort Tarsus Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Toroslar Escort Yenişehir Escort Antalya Escort Alanya Escort Kuşadası Escort Marmaris Escort Bodrum Escort Fethiye Escort Çorlu Escort Çerkezköy Escort Konya Escort Kayseri Escort Diyarbakır Escort Van Escort Bağcılar Escort Küçükçekmece Escort Esenyurt Escort Bursa Escort Çanakkale Escort Erzurum Escort Trabzon Escort Denizli Escort Edremit Escort İzmir Escort Çeşme Escort Bornova Escort Karşıyaka Escort Buca Escort Bodrum Escort Porno gavat Porno Porno Grup Sex Türkçe Altyazılı Porno Hırsız Porno Hd Porno Amatör Porno Ensest Porno Gavat Porno Genç Porno Hd Porno Konulu Porno Liseli Porno Oral Seks Porno Türk Porno Türbanlı Porno Türkçe Altyazılı Porno Zenci Porno Lezbiyen Porno Van Escort Ankara Escort Hatay Escort Afyon Escort Batman Escort Gaziantep Escort Mardin Escort Kayseri Escort Eskişehir Escort Konya Escort Adana Escort Mersin Escort Diyarbakır Escort Ofis Escort Bağlar Escort Kayapınar Escort Yenişehir Escort Fethiye Escort Marmaris Escort Kocaeli Escort Denizli Escort Gaziantep Escort İzmit Escort İzmir Escort Bornova Escort Buca Escort Çeşme Escort Karşıyaka Escort Konak Escort
Dr. Nurettin Demir

Dr. Nurettin Demir

GÖCEKİÇİ
drnurettindemir@gmail.com

Eğitim… Eğitim

09 Mart 2023 - 11:06

 

Dün Elbistan'dan bir telefon aldım. İsmet adında bir yurttaş "Hocam, baştan başa yıkılan bir Elbistan'da sokaklarda dolaşamıyoruz. Çökmüş yıkılmış binaların, göçüklerin altından ceset kokuları geliyor. Durulacak gibi değil." diyor.
Yüz yılı tamamlamaya çalışan ülkemizde sorunlar azalacağına her gün artıyor. Nereden ve nasıl bakarsak bakalım gerçekler ortada. 11 ilimizde yaşanan depremin bir ayını tamamlamasına karşın görüştüğümüz, konuştuğumuz, medyadan izlediğimiz kadarıyla sorunlar gün geçtikçe azalmıyor artıyor. Sağlıklı suya ulaşamayan, çadır bile yetiştirilemeyen bir ülkede kahrolmamak elde değil. 
Acaba bunu "kader" ile açıklamaya çalışanlar bile vicdanlarında kendilerini ne kadar kandırabiliyorlar? Suçluluk duygusundan kurtulmak için ne kadar acı çekiyorlar merak ediyorum. 


Peki bu durumlara neden geliyoruz? Durup düşündük mü? 

Pek çok neden gösterilebilinir? Ama bana göre temel neden: Son 50 yıldır eğitim politikalarımızda çok ama çok geri kalmamızda görüyorum.? Yaşananlardan yeterince değil, hiç ders almadık, alamadık. Çok yüzeysel, ezbere dayalı ve yetersiz eğitimler bizi bu noktalara getirdi. Ne ilköğretim döneminde ne de ortaöğretimde ne teorik ne de pratik olarak bir doğa, çevre, yer bilimi ve depremle yeterince güçlü bir eğitim müfredatı yok. 
Peki, eğitimde yetersizliğimizin en büyük nedenleri nelerdir?


Birincisi, nitelik. Çok sık değişen tüm Bakanlar, yüzeysel ve şekilcilikle uğraştılar. Nitelikli bir eğitim politikası güden tek bir bakan gelmedi. 


Diğerleri eğitimlerin  sürdürülebilir olmaması. Ulusal eğitim politikasının yokluğu. 
Eğitimde fırsat eşitliğinin kalkması. 

Özellikle matematik başta olmak üzere pozitif bilim dallarından uzaklaşmak ya da üstünkörü geçiştirmek. Matematik ve fen bilimi değeri ve önemi arttıkça düşünme, mühendislik kafada toplumda artıyor.
Matematik bilimi temel eğitim dili oldukça, beynin anahtarını açıyor. İnsanların zekasını açıyor. Akıl yürütme, diyalektik düşünceyi, usavurmayı yani eskilerin deyişiyle muhakeme yetisini geliştiriyor. 
Tarihe bakmak yeterli. Nerede matematik, pozitif bilim temelli düşünen kafa varsa din adamlarının hışmına uğramış.
Toplumu geri bırakmanın yolu, matematiği önemsiz hale getirmekten geçiyor.  

Türkiye, böyle bir sürece sokuldu. Okullarda matematik, seçmeli derse dönüştürülerek işe başlandı. Lise mezunlarının çoğunluğu daha ''çarpım tablosu'' bilmiyor. 
Karl Marks 150 yıl önce "Cehalet ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir silahtır." demiş. Değişen bir şey var mı? Onlarca apartmanı yıkılan ve tutuklanan bir müteahhit ilk savunmasında ne diyor "Benim suçum yok. Suçlu deprem" demiş. " Hani utanmasa ben suçlu değilim suçlu Yaradan" diyecek. 
Türkiye'de her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 750 - 780 kişiye bir din adamı düşüyor. Acaba kaç kişiye bir yer bilimci düşüyor. 
Ülkemizde sadece devletin Diyanete tüm üniversitelerin bütçelerinin iki katı para ayırılıyorsa o ülkenin yöneticileri ya da insanları oturup düşünmelidir. 
Yazar Stefan Zweik ne güzel söylemiş "Acılar gidenlerin öyküsü değil, geride kalanların öyküsüdür.”

Yazımı yine Elbistan ile bitireyim. 
Elbistan Devlet Hastanesi’nin fay hattının üzerinde olmasına rağmen hasarsız şekilde ayakta kaldığını vurgulayan sismik izolatör sistemini kuran firmanın yetkilisi İnşaat Mühendisi Mehmet Emre Özcanlı şöyle anlatıyor: “Erzincanlı bir aile olarak 1939’dan bu yana depremlerden etkileniyoruz. İnşaat mühendisliğinden mezun olduktan sonra Gölcük depremi gerçekleşti. Sonrasında bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünerek üç kez Japonya’ya giderek binaların korunmasına yönelik incelemelerde bulundum. İzolatör, 2013’den sonra yüz yatak ve üzeri birinci ve ikinci derece deprem bölgesine inşa edilen hastaneler için zorunlu tutuldu. Sistem hastane inşaatlarında artı yüzde beşlik maliyet getirirken bu oran konutlar için yüzde 10’luk ekstra maliyet anlamına geliyor. Cihazları zemin ile bodrum kat arasındaki kolonların arasına konulduğu gibi, perde dediğimiz kısımlara da yerleştiriliyor. Bu sayede deprem sırasında yapının adeta yeryüzü ile bağlantısı kesiliyor.'

Demek ki "KADER PLANI" diye bir şey yokmuş… Bilim ve önlem varmış kullanmak gerekir. 

Sonuç olarak acıları azaltmak istiyorsak öncelikle matematik kafaların sayısını artırmamız gerekir. 

Göcek

06.03.2023

Bu yazı 285 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum