Yıl 1967. Yaz aylarıydı. Akşamüstü Göcek Köyünde biber tarlasında bahçe sularken, Amcaoğlu Ali Ugan elinde bir gazete ile koşarak geldi. Müjde müjde. Müjdemi isterim. Nedir ne derken. 10 TL ye anlaştık. Getirdiği gazetede Deniz Lisesini Kazananlar listesi vardı. 160 kişilik liste arasında adım vardı. Bugüne dek ödeyemedim. Borcum borç.
Okul zamanı geldi. Önce İzmir Askeri Hava Lisesine başladım, sevdim de. Ama olmadı. Şimdi Emekli Kur. Albay Kadir Codur kafamı, yok yok gönlümü çeldi. Heybeliada Rum Kızları çok güzelmiş diyerek. Verelini İstanbul yaptık.
İstanbul Heybeliada Askeri Deniz Lisesine 1967 Ağustos ayının son günlerinde başlamıştım. Anadolunun bir bağrından, Muğla’nın Fethiye Göcek’ten yollara çıkmış İstanbul’a bir gece yarısı ulaşmıştım. Askerlik yaşamına alışmaya çalışıyorduk. Askeri öğrenciydik selam durmaya, selam vermeye çalışıyorduk. Selam verirken elimiz ya dışa bakıyordu ya ileriye bakıyordu, uyarılıyorduk. Doğru selam vermeler gösteriliyordu. Zaman zaman da azarlanıyorduk. Nizami selam vermedik diye ceza talimine de çıkıyorduk. Öğleye kadar selam vermek almak zorunluluğu olmadığı için daha rahattık. Öğleden sonraları bahçeden geçerken afacanlar basardı. Bir Kıdemlimiz gelirken saklanacak delik arardık. Derken günler geçti selam vermesini öğrendik. Çakı gibi bir deniz lisesi öğrencisi olmuştuk.
Günler aylar geçti. Okula ve Heybeliada’ya alışmıştık. Ceza talimlerinin sıklığı şiddeti de artıyordu. Bahçeden geçerken çeşitli nedenlerden, sudan bahanelerle ceza talimlerine kalırdık. Askeri okulun o zamanki okul içi yaşam koşulları içersinde ceza talimleri en önemli günlük eylem ya da etkinliklerinden biriydi. Öğrencileri bıktıran öğrenciye bir nevi işkence düzeyinde algılamaya neden olan uygulamalardan biriydi. Bir üst sınıf bir alt sınıfa ceza talimi yaptırırdı. 6000’ler sınıfı 7000’lere. 5000’lerde 6000’lere ceza talimleri yaptırırdı.
Bir gün yine ceza talimine çıkmıştık, talimdeyiz. 5000’ler sınıfından yani üst kıdemlilerden biri geldi. Bugün talimleri ben yaptıracağım dedi. Basit bir iki hareketten sonra. “Tamam dağılabilirsiniz” dedi ve yanıma geldi. Elini omuzuma koyarak “ Benim Adım Muharrem, Muharrem Karaoğlan. Hemşeriniz. Ben Bodrum’luyum. En küçük sıkıntıda beni bulacaksın. Yalnız değilsin” dedi. O günden sonra o yıl için çok ceza talimlerine çıkmadım. Sık sık olmasa da görüşürdük. Hep izlerdim. Uzun boylu, yakışıklı, tertipli. Çakı gibi bir Deniz Lisesi öğrencisiydi. Hep bir denizci duruşu vardı. Sakin, kendine güveni tam bir Anadolu çocuğuydu.
Biz Lise 2. Sınıfa geçtiğimiz yıl Muharrem, Deniz Harp Okuluna geçti. Sonraki yıllar görüşemedik. 68 Gençlik Hareketleri. 69 Subay Bildirisi. Askeri disiplin okul soruşturmaları. 1970’de yasak olmasına karşın Dr Leven Taner ile Üniversite sınavlarına girdim. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalkantılı yıllar devam ederken. 12 Mart Muhtırası. Soruşturmalar ve mahkemeler.
1973-74 eğitim döneminde. Boykotlu yıllar. Sevdamız Tam Bağımsız Türkiye. 30 Mart Kızıldere olaylarını Protesto etmek için Boykot yapıyoruz. Boykot yöneticilerinden biriyim. Fakülte bahçesinde, öğrencileri dershanelere göndermiyoruz. Boykotçular arasında Muharrem’de var. Sohbet ediyoruz.Deniz Harb Okulundan mezun olduğu gün yani teğmen rütpesini taktığı gün ordudan uzaklaştırılmış olmanın derin üzüntüsünü anlattı. Müstafi Deniz Teğmeni olarak Ege Tıp Fakültesini kazanmış ve 2. Sınıftaydı. Uzaktan da olsa boykotlara destek veriyordu. Deniz Lisesinde bana ağabeylik yapan Hemşerim Muharrem Karaoğlan’a ben kıdemlik yapıyordum. Bende Tıp Fakültesi 4. Sınıftaydım. Boykot 3-4 gün sürmüştü. Her gün geldi, aynı yerde durdu ve destek verdi. Boykotun son günü Muharrem’e yanaştım. “ Muharrem, kaldırım taşında oturan uzun saçlı kızı tanıyormusun?” diye sordum. “ Bizim sınıftan. Karşıyaka da oturur. Adı Esen”. “Tanıştırırmısın?”. Kızın yanına gittik. Tanıştırdı. Deniz Lisesinde bize ağabeylik yapan Muharrem Karaoğlan, Ege Tıp Fakültesinde de “Çöpçatanım” olmuştu.
Yıllar su gibi akıp giderken, SSK Tepecik Hastanesinde görev yaparken bir gün odama çıkıp gelmişti. İzmir Tepecik EA Hastanesinde Genel Cerrah olarak göreve başlamıştı. Çalışkan, yardımsever ve başarılı bir hekimlik süreci yaşadı. İçersinde Cezmi Karaca’nın da olduğu Organ Nakli Grubunda çok başarılı hizmetler verdiler.
Mesleğinden emekli olduktan sonra ciddi bir Kan Hastalığa yakalandı. Sosyal medyada sürekli haberleştiğimiz can Dostumu Karşıyaka da bir Kahvehanede buluşup uzunca sohbet ettik. Karşımda mağrur, gururlu emekli bir Genel Cerrah değil, Deniz Kuvvetlerinde göreve atanmayı bekleyen bir Deniz teğmen edası ve duruşu vardı. Hastalığı yeneceğini. Bodrum Yahşi- Ortaköy’de sahilde Ege’ye Denize özlemini gidereceğinin hayalini yaşıyordu.
3 Mayıs günü Dokuz Eylül Hastanesinde kaybettiğimiz, meslektaşım, dostum Muharrem Karaoğlan doğduğu topraklarda, Bodrumda ebediyete uğurladık. O bir Anadolu delikanlısıydı. Onun hayalleri hep denizlerde kalsada insanlara ve insanlığa şifa dağıttı. Herşey için teşekkürler. Rahat uyu. Yıldızlar yoldaşın olsun.
Dr Nurettin Demir
Göcek
04.05.2021
YORUMLAR