31 Mart yerel seçimleriyle Türkiye haritasının yarıdan fazlası gelincik tarlasına, kırmızıya boyanması, özgürlükleri kısıtlanan toplum kesimlerinde büyük bir mutluluk yaşattı.. Ardından gelen şeker bayramıyla birlikte ülkemizde çifte bayram kutlandı. Havalarda normal mevsim ortalamalarının üstünde seyredince kırlar, tarlalar, köyler tatil merkezleri tatilciler, ziyaretçilerle doldu taştı. Bizde çoluk çocuk Göcek’te güzel bir bayram haftası geçirdik.
Sabahları sokaklarda bahçe aralarında yürüyüş yaparken yol kenarlarında yoğun yeşillikler arasında Avusturalya Dutu denilen erkenci, yediveren karadut ağaçları dikkatimi çekti. Dallarında yeşil yapraklar patlamadan, hatta tomurcuklanmadan dalların çoğu olgunlaşmamış dut meyveleri ile kızıla boyanırlar. Yaprak yok silme meyve. Çağla badem gibi bu dutlar da baharın ilk meyvelerinden biridir. Yaz sonuna dek meyve vermeye devam ederler. Onun için diğer adlarından biri de 'yediveren dut'tur.
Ben sokaklarda, bahçe aralarında tektük olgunlaşan, alaca da olsa kara dutlara dönüşen meyvelerden yerken Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un Şeker Bayram öncesi yaptığı açıklamalara takıldım. Bayram sonrası “Mecliste Grupları olan Parti başkanlarıyla yeni Anayasa konusunu görüşeceğim” demeçlerini okudum ve birkaç kez de yineledi.
Yeni Anayasa tartışmaları yerinde mi?, zamanı mı? Tartışılır. Ama ısrarla 1921 Anayasa ruhunu ısrarla gündeme getirmesi önemlidir ve dikkat çekicidir. Bu açıklamalarda bir yanık kokusu var. Hani aradan 103 yıl gibi bir süreç geçmemiş gibi günümüze, çağdaş bir anayasa değil de 1921 Anayasasını dillendirmesindeki asıl amaçlarının altında yatan ne olabilir? Ek bir maddesi ile 24 maddeden oluşan 1921 Anayasası elbette önemlidir. Bu anayasa hangi koşullarda yapılmıştır? Emperyalizmin, İngiliz destekli Yunan ordularının saldırıları, diğer yandan Osmanlı Hükümetinin, fetva, fitne ve çeşitli grupları ayaklandırmarıyla mücadele yanında İstanbul da işgal edilmişti. Olağanüstü koşullar ve savaş yıllarıdır. Anadolu’nun her tarafı yangın yerine dönmüştür. O günün koşullarını akıldan hiç çıkarmamak gerekir. Cumhuriyetin ilk temellerini oluşturan ama yeterince olgunlaşmamış bir Anayasadır. Aynı Avustralya dutu gibi oluşmuş, yeşillenmemiş, olgunlaşmamış, Kurtuluşun ve Kuruluşun Teşkilat-ı Esasiye Kanunudur (Anayasasıdır). Eksiklikleri olan bir Anayasadır. Olgunlaşmaya, gelişmeye ihtiyaç vardır ve nitekim 1924 Anayasası ile Çağdaş Türkiye'nin temellerinin atıldığı bir sürece girilmiştir.
Ne diyor Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş; “1921 Anayasası kapsayıcı ve demokratik bir Anayasadır” diyerek toplumun ve partilerin önüne koyarak tehlikeli bir tuzak hazırlığında olduklarını gözden kaçırmamak gerekiyor.
1921 Anayası derken 1924 Anayasası ve daha sonraki Anayasa değişiklikleri ile kazandığımız “Laik ve Üniter” Türkiye Cumhuriyetini hedef aldıkları gözden kaçmıyor. Tekrar dikkatinizi çekmek isterim. Toplum olarak bu tuzağa düşmemeliyiz.
1921 Anayasası ile hakimiyet kayıtsız şartsız millete verildi. Kanun, yasa vb yapma ve yetki kullanma TBMM uhdesine geçti. Padişahlık bitti.
Başlangıçta TBMM otoritesinin yazılı bir yasası gerekliydi, 1921 Anayasa bunu sağladı. Cumhuriyetin temelleri atılmış oldu.
Ancak vatandaşlık, özgürlüklerin tanımı, Laiklik gibi toplumsal tanım ve kurallar 1921 Anayasasında yoktu. Bu eksikliklerin giderilmesi için 1924 ve sonraki Anayasalar yapıldı. Bugün 1924 Anayasasını göz ardı ederek ne kastediliyor? onun için tüm vatandaşların yurttaşların bu konuda olayları ve gelişmeleri dikkatle izlememiz gerekiyor. Uyanık olmak zorundayız. Anayasanın ilk 4 maddesi kırmızı çizgimiz olmaya devam etmelidir.
Avustralya dutları nasıl ki 1921 Anayasası gibi çıplak olarak oluşup daha sonra yaprakları ve olgunlaşarak kara dut meyveleriyle sağlığımıza yaralı bir meyveye dönüşüyorsa Anayasalar da yıllar içerisinde gelişir olgunlaşır. Bizim anayasalar da öyle olmalıdır. Tüm toplum kesimlerini kucaklayacak, demokrasimizi, Laik düşünceyi ve çağdaş yaşam koşullarını oluşturacak yapılarda diyalektik olarak gelişecektir. Geçmişe özenilmemelidir.
Anayasa konusunda yazı yazmamı sağlayan yediveren, erkenci, Avustralya karadutu sağlık açısından da çok özel ve yararlı bir meyvedir. Taze tüketildiği gibi kurutulmuşu, pekmez şeklinde de tüketilir.
Faydalarından da kısaca bahsedelim mi?
Kan şekerini dengeler. Kabızlığa iyi gelir. Ağız yaralarının iyileşmesine katkı sağlar. B grubu, A, C, E ve K vitaminlerini bolca bünyesinde barındırdığı için antioksidanlar bakımından zengindir. Dolayısıyla bağışıklık sistemini de güçlendirici özelliktedir. Kanser, tümör hücrelerinin gelişmesini durdurur. Karadutun içeriğindeki tiamin, niasin, sodyum, potasyum, lutein, zeaksantin tüm vücut sağlığımız açısından da önemlidir. Özellikle lutein ve zeaksatin retina başta olmak üzere göz sağlığında çok yararlıdır.
Anayasalarda sağlığımız hatta toplumsal sağlığımız kadar önemli temel taşlarımızdır. Gelişmelerine evet, gerici girişimlere hayır diyoruz.
Göcek
15.04.2024
YORUMLAR