Yazmıyorum!
Yazamamak değil derdim.
Öfkelerim söz dağlarımı kir pas içinde bıraktı…
İçin için hırlayan sesimde, zalim günlerin kaygısıyla büyüyen umutsuzluklarımız sıralanıyor. Belimizi doğrultamıyoruz. Burnumuzdan soluyoruz!
İktidarın yanında, korona virüsü bile masumlaştı!
Çocuklar ve gençler için düşünüyor, çalışıyor, üretiyorum. Onların yaşamında umut köprüsü kurmaya çalışan zihnim, gerçeklere kapaklanıyor...
Yılmam da korkmam da hain kurtlardan. Bahtsız olan kaderim değil, beni buna mahkûm edenlerin hala sahneden inmeyişidir…
Bak şu erkeğe, kadınlara, çocuklara şiddete karşı olduğunu konuşuyor! Temiz olduğunu sanıyor aklı sıra... Bir zamanlar elinin, dilinin şiddetini unutanlardan... Şak diye önüne koyup geçmiş zamanı “bak ulan sen busun işte! Masum hikâyene mi sığınıyorsun?” diyeceksin.
Bunlar pespaye zamanların insanlarıdır. Hiç şiddet uygulamamış gibi temize çıkarlar. Ne küfretmiştir, ne de ananın ebesini sormuştur. Ne haksızlık yapmıştır, ne de hırsızlık.
‘Vay be’ diyorum bu kirlilik içinde daha ne yazayım! Yazmak eyleminin huzuruna bile eremiyorsun arkadaş. Çiçekler, böcekler, sokakta açız diye bağıran vatandaşın ihtiyaçlar gerçeğini karşılayacak mı? Küçültecek porsiyonu bile kalmayan vatandaş ceketini mi yesin?
Liyakat sahibi, dürüst insanlar yok artık, görevde değiller! “Hırsız var” dediklerinde susmayacaktın Türkiye!
Kadın cinayetlerine alıştırılmış, cinsel istismar ve tecavüzün suç olmadığı, adalet ve hukuk sisteminde siyasi çıkarların döndüğü, sanatçılarının baskı altına alındığı, gazetecilerin gece gözaltına alınıp, tutuklandığı, halkı sefalet içinde yaşayan, yalnız kalmış, ekonomisi dibe vurmuş bir ülke, uçar mı?
Kadınların, çocukların bedenlerine uzanan katil elleri durdurma görevinizi yirmi yıldır yapmadınız!
Kurtlarla dans zamanlarımız bitemedi gitti!
Siyasete girdikten sonra zenginleşmeyen bir siyasetçi tanıdığınız var mı?
İnsan, siyasi makama aday adayı olmak için partisine neden para yatırır?
Aday gösterilirse, seçilebilmek için de neden para harcar?
Millete hizmet aşkı için mi? Hadi oradan, güldürmeyin beni…
Vurgun, soygun dönemine kim son verecek? Cesur insanlar artık roman kahramanından ibaret…
Diyeceğim odur ki;
Ah o evetçiler, yetmez ama evetçiler!
Başımıza kötülükleri musallat edenlerdir.
Kimi ne istediğini bilmez solcular, kimi de emperyalizm düşkünü liberaller!..
Yedi düveli böldüren, acımasızlara ülkeyi teslim edenlerdir...
Ah o yetmez ama evetçiler, yirmi yılımızı çöp ettiler!
Kötülük, kirlilik, çürümüşlük, ikiyüzlülük modeli insan bataklığını kurutmak zorundayız!
Bir atasözünde derki; Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır... Cehalet ve kötülük rüzgârında mahalleler karanlıktan çıkar mı? Krizler aşılır mı?
Onuruyla, emeğiyle başarmış insan modellerine çocukların ve gençlerin ihtiyacı var... Yaşadığımız trajedinin farkında olmamak bize daha büyük cezalar/bedeller olarak geri dönüyor, U Y U M A Y I N…
Hal hatır sormak devri bitti artık! "Elektrik faturanız ne kadar geldi" diye soran vatandaşa yapılan ekonomik zulüm büyüyor... Laf dönüyor dolaşıyor zamlara geliyor. Keyifli anlarımız, zam muhabbeti ile keyifsizleşiyor! Evin muhasebesi bozuk... Alım gücünde düşüşler artık her evde var. Dahası da var. Faturalar var, kira var, çocukların okul masrafları var… Var da var!
Vatandaşın hali budur! Geçim derdi bir zulümdür U N U T M A!
Sağlık ve Sevgiyle Kalın
Aydan TUNCAYENGİN
YORUMLAR