Sevmek yetmez, beni koru!
Öyle bir öldüm,
Öyle bir öldük ki,
Öyle bir öldürdünüz ki beni,
Haykırışımı duyan olmadı!
Sevmek yetmez, beni koru...
****
Affetmeyin bizi çocuklar…
Koskoca dünyaya ufacık bedenlerinizi sığdıramadık.
Ağlasam ne çare, gözyaşlarım geri getirir mi sizleri...
Kavruldum, bittim, utandım...
Affetmeyin bizi!..
Öldürülen nice çocuklarımızdan toprak utandı, su utandı, tabut utandı, bahar kokulu çocukları yıkayıp gömmekten. Günahkâr büyüklere teslim ettik.
Çocukları sevmeyi, korumak sandık! Kayıp gittiler ellerimizden ana kuzuları... İnsan dediğimiz cani, utanmadı katledip öldürmekten! Bas bas bağırdık çocukları koruyalım diye... Öldürülen çocukları, kayıpları umursamadılar!
Korumak istemediler…
Tacizlere, tecavüzlere göz yumdular! Kadın cinayetleri, çocuk istismarları… Kalplerdeki iyiliklere kıydılar...
Erkek egemen, saldırgan, inkarcı, umursamaz, popülist çözümler dışında bir çözümü olamayanlar, çocukları önlemsiz, cezasız bir “devlet dersinde” öldürdünüz!
Çocuk istismarları araştırılsın önergesine ret oyu verenler suçlusunuz! Çocukların başına gelenlere, nasıl öldüğüne bakıp, utanınız! Zalimin eli sadece masumlara uzanabildi!..
****
Kaybolan çocuk haberlerini, ölüm ve tecavüze ilişkin bulguların benzerlerini sürekli yaşadık/yaşıyoruz.
Çocuk kaçırma vakaları ilk kez olmuyor. Her seferinde hepimizin canını acıtıyor. Kamuoyu olarak, çocuklarımız için her geçen gün daha çok endişeleniyoruz. Korkuyla birlikte bu akıl almaz endişenin altında eziliyoruz… Psikolojimiz bozuldu ya hu!
Ne hukuksal normları hayata geçirebildik, ne de toplumsal hayatın sınırları içerisinde suç ve suçluları cezalandıracak yaptırımları uyguladık…
Her defasında kaybettiklerimizin ardından sürekli aynı sözleri duyduk/söyledik.
Özellikle çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hayvanlar olmak üzere bütün canlıları gözetecek bir kültürü dolaşıma sokamadık.
Yaşadığımız travmalara verdiğimiz tüm tepkilerin ucu açık, sonuçsuz kalınca bizi daha büyük boşluklara itti.
Hala çözüm yok!
Toplumsal olarak, inanç, ideoloji, etnik kimlik, cinsel tercihler vb. gibi yaklaşımlar üzerinden yapılan çıkarımlar bizi biraz daha fazla şiddete bulaştırdı.
Gerçeklerle yüzleşelim! Güllük gülistanlık bir Türkiye’de yaşamıyoruz.
Çocuklarımıza “nasıl değer vereceğimiz” üzerinde hep beraber kafa yormadığımız sürece çocukları koruyamayız!
Sadece kendi çocuklarımızı kurtarmak değil, bütün çocuklar için sağlıklı ve huzurlu yaşayabilecekleri, gelişebilecekleri güvenli alanlar planlamalıyız. Bencillikle çözüme ulaşamayız...
Bu ülke de pisipisine ölüm varken, ne çocukların, ne kadınların, ne hayvanların ne de geride kalanların hayatlarının bir önemi yok!
Kader ile özdeşleştirilen anlayışlarımızı değiştirmeden normalleşmemiz mümkün değil...
Bilim insanları, nörologlar, psikiyatrlar, psikologlar, toplum bilimciler, hukukçular neredesiniz? Yaşamayı en çok hak eden çocuklarımızı yaşatamıyoruz!..
****
İngiltere de çocuk güvenliğinin kanunlarda ve günlük hayat pratiğindeki ayrıcalıklı bir yeri olmasına hem şaşırdım, hem hayran kaldım. Özellikle çocuklarımla ilgili ayrıcalıklı güvenlik uygulamalarını pek çok defa yaşadım. Örnek olaylardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Londra’nın kalabalık trafiğinde akış halindeyiz. Arka koltukta 8 ve 9 yaşlarındaki çocuklarımın ortasında oturuyordum. Ön koltukta babaları vardı. Aracı İngiltere de yaşayan arkadaşımız kullanıyordu. Londra trafiğindeyiz ve aniden aracımızın yanına polis arabası yaklaştı. Camı açmamızı işaret etti. "Arkadaki çocukların emniyet kemerlerini takınız" dedi ve gitti. Londra trafiğinde, o araç kalabalığında polisin arka koltuktaki çocuklarımın kemersiz olduğunu fark etmiş olmasına çok şaşırdım. Arkadaşımız “burada çocuklar koruma altındadır” dedi. Ben polisi dinlemedim, çocukların kemerlerini takmadım. Meğer polis peşimizdeymiş. Aracıyla yanımıza tekrar yanaştı "çocukların emniyet kemerini takmazsanız ceza yazarım" dedi. Cezayı duyunca ve ikinci uyarıyı da alınca, benden daha fazla çocuklarımı düşünen birilerinin olduğunu görüncebu sefer çok utandım. Çocuklarımın kemerlerini taktım.
İngiltere'de turist de olsak çocuklarım koruma altındaydı. Çocuklarımı düşünen birilerinin olması güzel bir duyguydu.
İngiltere de yaşan başka bir arkadaşım İngiltere’deki canlıları şöyle sıralamıştı;
1. Çocuklar 2. Kadınlar 3. Köpekler 4. Erkekler
Erkeklerin dördüncü sırada olduğunu duyunca çok gülmüştüm.
Çocuklar öncelikli ve değerliydi. Erkekler ise dış kapının mandalı! Kanunun kimin yanında olduğu bu kadar açık ve net olunca, "İngiliz erkeklerinin neden dünyanın en centilmen erkekleri olduğu da anlaşılıyor. Yoksa yatacak yerleri yok!" dedim.
Bizde de tam tersi. Erkekler öncelikli ve değerli, kadınlar ve çocuklar dış kapının mandalı!.. Hele hayvanlara yaşam hakkı hiç yok. Atatürk’ten sonra seviyesizce derinleştirilen erkek egemenliği üzerine kurulan sistemle geldiğimiz nokta da berbat!..
****
Birleşik Krallık da 18 yaşından küçük tüm bireyler çocuk sayılıyor. Çocukların kanunlarda ve günlük hayat pratiğinde çok ayrıcalıklı bir yeri var. Çocuk koruma programları, çocuk istismar ve ihmallerini tanımaya, eylemleri fark etmeye, önlemeye ve derhal harekete geçmeye odaklı. İngiltere’de bir çocuğu güvende tutan en önemli yaptırım; cinsel istismar, aile içi şiddet gibi uç istismar vakalarında harekete geçilmesi değil, çocuğun ihmal edilip edilmediğiyle gerçek anlamda ilgilenilmesidir.
Gel de kıskanma!.. Bütün iş İngiltere Kraliçesinde… Kadın ve anne olmak farklı, şefkat, sevgi her şey var!
Bize de bir 'Ana Kraliçe' lazım!
Aydan Tuncayengin
Sağlık ve sevgiyle kalın
YORUMLAR