Uşak Escort Eskişehir Escort Van Escort Edremit Escort Mersin Escort Tarsus Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Toroslar Escort Yenişehir Escort Antalya Escort Alanya Escort Kuşadası Escort Marmaris Escort Bodrum Escort Fethiye Escort Çorlu Escort Çerkezköy Escort Konya Escort Kayseri Escort Diyarbakır Escort Van Escort Bağcılar Escort Küçükçekmece Escort Esenyurt Escort Bursa Escort Çanakkale Escort Erzurum Escort Trabzon Escort Denizli Escort Edremit Escort İzmir Escort Çeşme Escort Bornova Escort Karşıyaka Escort Buca Escort Bodrum Escort Porno gavat Porno Porno Grup Sex Türkçe Altyazılı Porno Hırsız Porno Hd Porno Amatör Porno Ensest Porno Gavat Porno Genç Porno Hd Porno Konulu Porno Liseli Porno Oral Seks Porno Türk Porno Türbanlı Porno Türkçe Altyazılı Porno Zenci Porno Lezbiyen Porno Van Escort Ankara Escort Hatay Escort Afyon Escort Batman Escort Gaziantep Escort Mardin Escort Kayseri Escort Eskişehir Escort Konya Escort Adana Escort Mersin Escort Diyarbakır Escort Ofis Escort Bağlar Escort Kayapınar Escort Yenişehir Escort Fethiye Escort Marmaris Escort Kocaeli Escort Denizli Escort Gaziantep Escort İzmit Escort İzmir Escort Bornova Escort Buca Escort Çeşme Escort Karşıyaka Escort Konak Escort
Aydan Tuncayengin

Aydan Tuncayengin

Zamanın Ruhu
aydan.tuncayengin@gocekgazete.com

İnsan en vahşi canlıdır!

06 Kasım 2021 - 16:35 - Güncelleme: 07 Kasım 2021 - 09:11

Vahşi kelimesi aklıma Nietzsche'nin "birbirimizi parçalamamak için ahlakı yarattık" sözünü getiriyor.
"Dünyanın en acımasız hayvanı insandır” sözü ile bugün yaşadıklarımız,  gördüklerimiz,  duyduklarımız ve bunlar karşısında her geçen gün artan duyarsızlığımız ve tepkisizliğimiz Nietzsche ne yazık ki haklı çıkarıyor…

 Nietzsche "Dünyanın en acımasız hayvanı insandır" derken haksız mı?

Konuşabilen, düşünebilen bir varlık olarak nitelendirilen biz insanların hayvanlardan farkımız nedir? "Hayvanlar da düşünür" derseniz pekela onları insanlardan ayıran özelik nedir? Hayvanlar içgüdüsel ve imgesel düşünürler, insanlar ise kavramsal düşüncelerini dile getirebilen, gerçekleştirebilen canlılardır, bu yüzden kimse düşünceyi onu ifade eden sözcüklerden ayıramaz. İşte insan bundan ibarettir.

İki eli olan, iki ayağı üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan biz insanlar hem nankör hem de problemli canlılarız.

Kendi türüne, diğer canlı türlerine, dünyaya ve evrene zararı dokunan tek canlı insandır. Tüm evrenin kendimiz için yaratıldığına ve üstün canlılar olduğumuza inanıyoruz! Diğer canlıları hiçe sayıp, hepimizin aynı kubbe altında yaşayan birlikteliğini kabul etmiyoruz. Kendi menfaatlerimiz uğruna tüm canlıları yok sayıyoruz.
Dünyadaki bütün canlılar arasında en zeki yaşam formumuzu akıllıca kullanmıyoruz. Zekamızı sürekli kendimize karşı kötü kullanıyoruz. 

Yaşamak için öldüren, öldürmek için yenilikler yaratan vahşi yaratıklara dönüştük.


Çok karmaşık, aynı zamanda basit canlılarız. Hepimizin içinde sevginin de var olmasına rağmen, sevgiyi bastırıp nefrete dönüştürüyoruz.
Yüzyıllar boyunca ahlaki kodlar insanlık anlayışımızı şekillendirmemizde çok önemli bir rol oynadı. Uzunca bir süre, bizi bir canavar olmaktan alıkoyan olgunun gelişmiş ahlaki muhakeme ve empati yeteneklerimiz olduğuna inandık. Ahlak olgusu, fedakarlık ve empati kavramlarını kapsar. Oysa biz ahlaktan epeyce uzaklaştık.

İnsanlar üzerine günümüze kadar birçok araştırma yapılıp kitaplar yazılmıştır. İnsan nedir sorusuna tam olarak cevap verilememiştir. İnsan dediğimiz canlı bir organizmadır, tarih boyunca aşağılanmış ve yüceltilmiştir ama kimse ortasını bulamamıştır.

Uzun bir süre boyunca insanlar olarak eşsiz bir tür olduğumuza inandık. Ama bir zamanlar bize özgü olduğunu sandığımız özelliklerimizi diğer hayvanlarla da paylaşıyoruz. Kendimizi duyguları, ahlak ve kültürü olan tek yaratık olarak görüyorduk. Hayvanlar krallığını araştırmaya başladıkça, bu düşüncemizin doğru olmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Bir zamanlar insanların alamet-i farikası olduğu düşünülen özelliklerin hayvanlarda da bulunduğu konusunda artık birçok bilim insanı ikna olmuş durumda. Eğer haklılarsa, türümüz sandığımız kadar da eşsiz değil.

“Eşsiz ve benzersiz” sandığımız insan türümüz nedeniyle tarih boyunca insanlar olarak diğer hayvanlarla aramıza çok net ve katı bir sınır çizdik.

Descartes de çizilmiş bu sınırı 1600lerde “hayvanlar ruhsuz birer makine gibilerdir, ama insanlar yalnız başlarına ayakta kalabilirler” diyerek desteklemişti.

Emory Üniversitesinden (Atlanta, ABD) Frans de Waal’da o zamanlar için “hayvanların zekâdan yoksun olduğu düşüncesi hüküm sürmekteydi. Hayvanların duyguları olduğunu düşünmek bir tabuydu” diyor.

İnsan ahlakı tam olarak doğa ve hayvanlar karşında hiçbir işe yaramamıştır. Doğayı ve hayvanları boyunduruk altına alıp, bir bakıma onlara sürekli sınırsız şiddet uyguluyoruz.
İnsan tarımı öğrendiğinden beri beslenmesi için öldürmeye ihtiyacı yok. Öldürmeden de hayatta kalabilir, beslenebilir...

Etrafımızdaki betondan yapılara, hayvanlara uygulanan şiddete, hayvan üretim çiftlikleri denilen hapishanelere, işkencehanelere baktığımda vahşi hayvanın hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olmadığını görüyorum.

Biz insanlar gerçekten eşsiz ve özel canlılar mıyız? Hayır, değiliz!..

Barış istiyoruz, sürekli savaş çıkarıyoruz...
Keyif için cinayet işleyebiliyoruz!
İnsan öldürme eylemini sadece kin, intikam, kibir, öfke gibi sebeplerden dolayı gerçekleştiriyoruz. 
Sürekli zulüm uyguluyor, terör yaratıyoruz!
Milyonlarca insanın, çocukların öldüğü, anne ve babaların evlat acısı çektiği ve yaşama önemli zararlar veren savaşları planlıyor ve bıkmadan uyguluyoruz.

Narsizm, sadizm, megolomanlık, paranoyaklık gibi antisosyal hastalıkları barındıran canlılarız. Bu da bizi en vahşi canlı yapmaya yeter de artar… 

Nietzsche der ki "İnsan, düpedüz hayvandır…!" Bu sözü il hayvanlara haksızlık yapmış oluyor, değil mi?

Sözün özü; kendimizi gözümüzde çok fazla büyütmeyelim!..
Birbirimizi parçaladığımıza göre ahlak da kalmamış ya hu...

*
Sağlık ve Sevgiyle Kalın
Aydan TUNCAYENGİN

Bu yazı 616 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum