Çocukları gerçekten seviyor muyuz?
şüphe duyuyorum çocuk sevginizden,
şüphe duyuyorum yetişkin aklınızdan
şüphe duyuyorum insanlığınızdan…
Bornova Belediyesi Altındağ Atatürk kültür Merkezi Sivil Toplum Yerleşkesi ve Girişiyorum Derneğimiz ile ortaklaşa düzenlediğimiz etkinliğimize yerleşkedeki kurslara çocuklarını getiren ebeveynler de katılmak istedi. Ebeveyn anneler ile etkinlik öncesi sohbet ettik. Velilerden biri babanın sigara kullandığını kızlarının da sigaranın zararlarından babasını korumak için sürekli bir icat düşündüğünü söyledi.
Ebeveynler mi çocukları koruyacak, çocuklar mı ebeveynlerini?
Sorunun cevabı belli ancak roller değişmiş… Neden acaba?
Çocuklar ebeveynlerinin hatalarına çözüm olmaya çalışırken, biz yetişkinler çocuklarımızın sırtına dağ gibi sorunlar yüklemeye devam ediyoruz. Hamasi laflarınızla çocuklarınızın geleceğini eziyor, yalanlarınızla çocukları kendiniz gibi modelliyorsunuz… Sonra da bu çocuk niye bozuldu, kime çekti sözlerinizle yarattığınız modeli beğenmiyorsunuz.
Çocukları korumaktan bahsederken, bütünsel yaşam haklarının korunmasını ifade ediyorum. Tüm çocuklar yönetim sistemleri içinde öncelikli olmalıdır.
Ülkenin bireylerinin sağlıklı yetişmeleri açısından erken yaşta önlemlerin alınması gerekmiyor mu?
Bizler ebeveyn rolüne hazırlanırken çocuk yetiştirme ve çocukla doğru iletişim kurma konusunda ne kadar bilinçliydik? Ya yakın çevremizin rehberliğine başvurduk ya da kolaycılığa kaçıp, onlar bu işi daha iyi biliyor diye çocuklarımızı büyüklerimize teslim ettik! Bazılarımız da büyüklerimizin davranışlardan ders çıkartıp çocuklarının anane baba çocuk ilişkisinin sağlıklı gelişimi için “önce ben ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım?” sorularını sorarak kendi gelişimlerine de önem verdiler.
Babası sigara içen kız çocuğu, babasının Zaralı davranışlar sergilediğini ve onun yaşamına zarar vereceğini düşündüğü anda anne-babanın ebeveynliği bence orda bitmiştir…
Bazen sokakta bir elinde sigara, bir elinde çocuk olan ebeveynler görüyorum. Bazen de çocuğun çığlıklarını umursamadan çekiştiren, sürükleyen, çocuktan daha fazla bağıran ebeveynlere de şahit oluyorum. Evlerin içinden sokaklara taşan, birbirlerine hakaret eden, bela okuyan çocuk ve ebeveyn sesleri duymak da hiç hoş değil!
Devlete düşen en büyük sorumluluk aile kurumunun oluşumundan önce tedbir almaktır. Çocukları her türlü ekonomik, politik, cinsiyetçi, ırkçı çıkarlarınız için birer araç haline getirmek değil!
Hedefimiz çocukları hayatın merkezine koymak, okulda, evde, sokakta, hayatın her yerinde onların varlığına saygı duymak olmalıdır.
Çocukları sevmediğinizi düşünüyorum! Sevseniz geleceklerini yoksul bırakmazsınız… Ülke de 15 yaş altı 8 milyondan fazla yoksul çocuk varsa, çocuklar sizin için hiçbir anlam ifade etmiyor demektir. Çocuk sevgisi dağıttığınız top, oyuncak bebek, ayakkabı ölçüsü değildir. Çocuk sevgisi, eğitimden, yaşam haklarından yoksun bırakmamaktır. Çocukları gerçekten seviyorsanız onları cezaevinden, pamuk tarlasından, sanayiden, sokaktan kurtarın...
Yoksul bıraktığınız çocuklar, hırsızlığa sürüklenirken, cinsel şiddete sürüklenirken sizler çocukların hayatlarının zindan edilmesine göz yumuyorsanız çocuk sevginiz palavradır, yalandır! Yoksulluk, ayrımcılık, baskı ile yaşayan çocukları suçlara sürükleyen irade(!), çocukların geleceğini imha etmiş olmuyor mu? Tüm çocukların yaşam haklarına gözünü kapayan herkes bu insanlık suçunu işlemiş olur.
Çocuklara düşmanınız gibi davranıyorsunuz! Güvensiz bir dünyada, kendini güvende hisseden çocuklar yetiştirmek mümkün mü? Her geçen gün çocukların daha fazla şiddete maruz kaldığına tanık olurken, sorunları nasıl çözmeyi planlıyorsunuz? Üç çocuk önerisinde bulunarak mı?
Önce siz iktidar olarak “Çocuk Koruma Politikalarıyla” çocukları istismar, sömürü ve kurumsal ihmalden korumayı taahhüt ederken, uygulayıcıları kurumların koruma politikalarının önleyici olmasını sağlayabildiniz mi?” ona cevap verin…
Bir çocuğun zarar görme veya istismara uğrama olasılığının yok edilmesi konusunda çocukların korunması için sıfır tolerans yaklaşımını ne kadar ciddiye aldınız?
Sürekli endişelerin dile getirildiği veya olası zarar veya istismarın tespit edildiği durumlarda çocuğun yardım alması ve gelecekte benzer olayların yaşanmasının önüne geçilmesi için ne yaptınız?
Çocuklara mı topu attınız, “kendi, kendinizi koruyun” diye…
Çocuğun yüksek yararı en uygun şekilde gözetiliyor mu?
Çocukların haklarına saygı duyuluyor mu?
Sorularım var; Korunma hakkı ve kendi hayatlarını etkileyen karar verme hakkı da dâhil olmak üzere, 1989 yılına ait Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Dair Sözleşmesi’nde belirtildiği şekilde çalışmalar yürütülüyor mu? Fırsat eşitliği, bütün çocukların cinsiyet, yetenek, ırk, köken, durum veya yaşına bakılmaksızın sağlanıyor mu? Güvenlikleri ve korunmaları yönünde en iyi koşullar sağlanıyor mu?
Ne yazık ki aile içinde veya çevresinde çocukların maruz kaldığı istismar ve ihlaller sonucunda, çocuk bir vakaya dönüşünce bütün pislikler ortaya çıkıyor.
Çocukları yaşamın merkezine yerleştirelim. Okulda, evde, sokakta, hayatın her yerinde önceliklerimizin çocuklar olması yönünde düzenlemeler yapalım. Eğer siz çocukları hayatın önceliğine katmıyorsanız, çocukları sevmiyorsunuz demektir...
Eğitimden yoksun bırakıyorsanız, ülkede hala hiçbir eğitim imkânına sahip olmayanlar çocuklar var ise, siz çocukları sevmiyorsunuz…
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizin eğitim sistemi içerisinde geleceğini teslim edeceği çocuklarının korunmasına ilişkin elle tutulur, somut politikaların bulunması bir zorunluluktur. Eğer eğitimciler çocukların korunması ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmazlarsa çocukların korunmasında yeterli desteği sağlayamayacakları gibi çoğu zaman yardımcı olmak isterken istemeden de olsa çocuğa zarar verebilme durumları da ortaya çıkabilir. Bu yüzden eğitimcilerin çocuk koruma konusunda donanımlı olmaları büyük bir zorunluluktur. Çünkü eğitim kurumlarında çalışan personelin, özellikle öğretmenlerin istismara uğrayan ya da daha genel anlamda korunmaya ihtiyacı olan çocuklarla daha sık karşılaşma olasılığı vardır. Özellikle okul personelinin çocuğun korunmasına yönelik eylemlerde daha çok bulunması ve bu konuda daha donanımlı olması gerektiğini söylemek mümkündür. Ebeveynler de çocuk sahibi olmadan önce rehberlik dersleri almalılar. Öğretmen yetiştirme programlarında da çocuk koruma eğitimi yer almalıdır.
Devlet çocuğun korunması ile ilgili üç önemli yükümlülüğe sahiptir: (1) Çocuğun ana babasının, çocuğu yetiştirme ve gelişmesini sağlama yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için desteklenmesi, (2) Çocukların bakımı ile ilgili kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi, (3) Çocuğun ana babasının yanında iken ihmal veya istismara maruz kalmasını önlemek için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her türlü önlemin alınmasıdır..
T.C Anayasası’nda çocuğun korunması ile ilgili devlete görev veren 41. madde şöyleydi: “Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı İle özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” şeklinde yazılmış olsa da uygulayıcıların umudu sadece yasalardan ibaret mi?
Anne ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen, anne veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen, sokakta yaşayan ve/veya çalışan çocuklar Devletin yasal sorumluluğunda değil mi? Çocukları sevmiyorsunuz işte!
Devletin çocuklara yönelik politik şiddeti de ayrı bir vaka! Ben ebeveynlere çocuklarınızla didişmeyin derken, Devlet gücünü çocuklar üzerinde deniyor ne tuhaf değil mi? Bırakın çocuklarla uğraşmayı didişmeyi, onları bir suç makinesi gibi görmeyi!
Çocuklara değer verin, saygı duyun ve onları dinleyin ki aynı davranışı görün…
Tüm çocukların gereksinimlerinin belirlenmesi ve karşılanmasına yönelik kapsamlı uygulamalar ne yazık ki 21. Yüzyıla geldik hala yapılamamaktadır. Çocukların iyilik halinin devamının sağlanması kanunla onaylanarak ulusal hukuki bir belge haline gelmiş olsa da çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlâki gelişiminde uygun koşulların düzenlenmesi görevi aile kadar toplumun ve devletin de yüklendiği sorumluluğun çerçevesi belirlenmiş ve güvence altına alınmıştır. Gelişmiş ülkelerin çocuk koruma sistemlerindeki örnekler gibi çocuk ve aile destek programları geliştirilmeli, kurumun insan kaynağı bu yönde artırılmalıdır.
Tüm çocukların korunması, ancak kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerinin hepsinin dahil olduğu, etkin bir şekilde işbirliği yapabileceği, birbirine entegre edilmiş bütüncül çocuk ve aile politikalarıyla olanaklı hale gelebilir.
İngiltere’de okullarda yapılandırılmış ve somut halde bir çocuk koruma politikası vardır. Çocuk koruma hizmetleriyle eğitim hizmetleri daha ilişkili ve işbirliği içerisinde yürütülmektedir. Okul personeli ve dolayısıyla öğretmen ve okul yöneticilerinin çocuk koruma eğitimi almaları gerekli görülmekte ve okullarda çocuk koruma hizmetlerinden özel olarak sorumlu bir görevli bulunmaktadır.
Sizinle çocuklarımla beraber yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim. Londra bulvarında, oldukça kalabalık bir trafikte aracımızla ilerlerken, arka koltukta 8 ve 9 yaşlarında oturan kızım ve oğlumun emniyet kemerlerinin takılı olmadığını sürüş esnasında fark eden İngiliz trafik polisi aracını aracımıza yanaştırarak, önce camı açmamızı işaret etti, sonra da “çocukların emniyet kemerini takınız” diye bizi uyardı. Çok etkilenmiştim. Biz anne-baba olarak görevimizi yapmamıştık. Bu olay bana İngiltere de bütün kurum personellerinin ve İngiliz halkının çocuk politikalarını ne kadar korumacı ve ciddi uyguladıklarının yaşanmış bir örneği oldu. Başka örnekler de yaşadık…
“Çocukları seviyoruz” diyorsanız, çocuklar vakaya dönüşmeden ciddi önlemler almak zorundasınız!
Sağlık ve sevgiyle kalın,
Aydan Tuncayengin
YORUMLAR