Uşak Escort Eskişehir Escort Van Escort Edremit Escort Mersin Escort Tarsus Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Toroslar Escort Yenişehir Escort Antalya Escort Alanya Escort Kuşadası Escort Marmaris Escort Bodrum Escort Fethiye Escort Çorlu Escort Çerkezköy Escort Konya Escort Kayseri Escort Diyarbakır Escort Van Escort Bağcılar Escort Küçükçekmece Escort Esenyurt Escort Bursa Escort Çanakkale Escort Erzurum Escort Trabzon Escort Denizli Escort Edremit Escort İzmir Escort Çeşme Escort Bornova Escort Karşıyaka Escort Buca Escort Bodrum Escort Porno gavat Porno Porno Grup Sex Türkçe Altyazılı Porno Hırsız Porno Hd Porno Amatör Porno Ensest Porno Gavat Porno Genç Porno Hd Porno Konulu Porno Liseli Porno Oral Seks Porno Türk Porno Türbanlı Porno Türkçe Altyazılı Porno Zenci Porno Lezbiyen Porno Van Escort Ankara Escort Hatay Escort Afyon Escort Batman Escort Gaziantep Escort Mardin Escort Kayseri Escort Eskişehir Escort Konya Escort Adana Escort Mersin Escort Diyarbakır Escort Ofis Escort Bağlar Escort Kayapınar Escort Yenişehir Escort Fethiye Escort Marmaris Escort Kocaeli Escort Denizli Escort Gaziantep Escort İzmit Escort İzmir Escort Bornova Escort Buca Escort Çeşme Escort Karşıyaka Escort Konak Escort
Aydan Tuncayengin

Aydan Tuncayengin

Zamanın Ruhu
aydan.tuncayengin@gocekgazete.com

Basın mı iktidar, İktidar mı basın?

05 Mayıs 2021 - 10:45

Basın mı iktidar, İktidar mı basın?
Basın özgürlüğü iktidarla medya patronun iki dudağı arasında prangalara bağlı!
Basın ve iktidar ilişkilerinin Türkiye açısından hareketlenmesi 1946'da çok partili sisteme geçilmesiyle gerçekleşmiştir. 1946-1950 dönemini bir geçiş dönemi olarak değerlendirirsek 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP'nin iktidara gelmesinden 27 Mayıs 1960 askeri darbesine kadar geçen dönemde basın-iktidar ilişkileri ayrı bir önem taşımaktadır.

Cumhuriyet tarihi boyunca basın kuruluşları hiçbir zaman iktidardan tam olarak bağımsız hareket etmedi. Ancak 1980'lerden itibaren değişen ekonomik yapı ve çıkar ilişkileri bu denklemi, yatırımları da içeren başka bir alana taşıdı.

İktidar ve Basın ilişkileri bağlamında her toplumda ve her dönemde yaşanan çeşitli sorunlar, basının dördüncü güç olarak kendini kabul ettirmeye başlamasıyla iktidarı elinde bulunduranların denetleme isteklerinin artmasına ve daha yoğun sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. İktidar sahiplerinin, iktidarlarını sürdürmek ve meşruiyetlerini sağlamak için düşünce ve inançlarının kamuoyuna duyurmak kamuoyunun desteğini sağlamaları yaşamsal niteliktedir. Bununla birlikte basının kamuoyu oluşturma ve yansıtma özgürlüğü hiçbir zaman sınırsız olmamış, bu özgürlüğün sınırları düşünce ve inanç özgürlüğünün sınırlarıyla çizilmiştir.

 Medyanın tanımı gereği bağımsız, tarafsız ve iktidardan uzak olması gerekir. Peki ya kendisi iktidarsa? Ya da sistemin ta kendisiyse? İşte o zaman insanların ‘kişileşme’ sürecini tamamlamadığı bir ülkede, güçlü olan devreye girer. İktidarın düşüncesi ne ise, toplumunki de o olur. İktidar güçlendikçe, kitlesi de güçlenir. Bir zaman olur, medya, düşüncesini değiştirse bile kitlesinin düşüncesini kolay kolay değiştiremez. Yılların pompası, kemikleşmiş düşüncelere neden olur.

Medya patronları amaçları dışında odaklandıkları ekonomik ya da siyasi beklentilerini baskı ya da ödüllendirme yolu ile kullanarak, her dönemde iktidarın konumunu güçlendirmiştir. Türkiye'de gazeteciliği ve medya içeriklerinin her geçen gün giderek kötüleştiği, hangi olayın haber olacağı hangisinin göz ardı edileceği, hangi gazetecilerin işe alınıp, işten atılacağı iktidar tarafından belirleniyor!

Medya patronları gık demeden kararları uyguluyor.
Patronun çıkarları yayın politikaları dışına çıkan gazetecileri hemen eliyor. İktidara yakın olmakla övünenler yükseliyor, İktidara Danışman yapılıyor…
Medya sahipleri iktidarla iyi geçindikleri sürece devletten ihaleler alıp büyüyor.
İktidara olan bağımlılıkları ekonomik çıkarlar sebebiylede olsa, pek çok medya kuruluşunun, rasyonel olmayan şartlar altında faaliyet göstermediği bir gerçektir. Çoğu medya kuruluşunun zarar etmesine rağmen yayınlarını sürdürüyor olması da siyasilerin baskısından kaynaklanmaktadır. Siyasilerin ricası/baskısıyla medya patronluğuna soyunanlar zarar görüp katlanmak oldukları sürece bağımlı olduklarından da dolayı tetikçilik yapmaktan,  gerçek gazetecilik yapamıyorlar.

Ekonomik alandaki hedeflenen büyüme ve vergi gibi araçları cezalandırma ya da ödüllendirme yöntemlerinin kullanılması Basın ve İktidar ilişkisinin belirleyici etkenleri oluyor. Yerel Basın ve küçük ölçekli bazı medya sahiplerinde de özellikle siyasi beklentiler ön plana çıkıyor.

Bağımlılık ilişkileri “Basın Özgürlüğünü” kısıtlayan koşulları oluşturdu!
Bağımlılık ilişkilerine karşı çıkanlar bugün Türkiye’nin tutuklu gazetecileri arasında…
Türkiye tutuklu gazeteciler sıralamasında son iki yıldır dünya liderliğini sürdürüyor.
Devlet tarafından dağıtılmasına kimsenin itiraz etmediği basın kartlarının hamili kart yakınlarına promosyon malzemesi gibi verilmesi…

Sendikalaşma yok, siyasi kutuplaşma bol ve bölünen gazetecilerle birlik sağlanamıyor!
Basın özgürlüğü her kesime/her partiye yakın gazetecilerle de sınırlanmış durumda!
Basın özgürlüğünün nedense özellikle popüler gazeteci/yazar kimliğine sahip kişilere saldırı yapıldığı zaman gündeme gelmesi de gazetecilik mesleği emekçileri açısından bardağı taşıran son damla…

Basın özgürlüğünün sadece çalışanıyla değil, okuyucusuyla izleyicisiyle özgür dönüşümünü tamamlaması için harekete/direnişe ihtiyacı var.
İyi gazetecilerin mesleklerini sürdürebilmesi için iktidarın siyasete dayalı basın iletişim politikalarından kurtarmak, direnmek, bağımsız haberciliğe önem vermek ve yapanları desteklemektir. Ülkede yaşanılanların bir aynası olan basın, sosyal ve toplumsal sorumluluklara sahiptir. Basının görevini doğru bir şekilde yapabilmesi topluma karşı ödevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için iktidarın tavrı ve basının iktidar ile ilişkileri son derece önemlidir. Aslında basının özgürlüğü o ülke rejiminin ve siyasi iktidarının demokratik bakımdan gelişmişliğini ve siyasi olgunluğunu da gösterir.

Basın özgürlüğü ile kişilik haklarının çatışmasında ölçü "kamu yararı" olmalıdır.
Gerek yargı kararlarına gerekse öğretilere baktığımızda açıklamaların kamu yararına
yönelik olmadığı yönünde sayısız örnekler mevcuttur.

Kamuoyunu ilgilendirmeyen güncel olmayan, gerçeğe aykırı olan, kişisel kin ve intikam aracı olarak kullanılan, sürüm ve sansasyon amacına hizmet eden, kendisine rakip olan kişi ya da kurumları çökertmeye çalışan açıklamalar kamu yararına yönelik olamaz.

Haberin önemi üzerinde abartılarak verilen, açıklamanın yer aldığı sayfa ve kapsamı, ilgisi olmadığı halde kişinin özel yaşamına yönelen açıklamalar kamu yararı hukuka uygunluk sebebinden yararlanamaz ve basın özgürlüğünün arkasına sığınamazlar. Basının genel ilkeleri ve hukuksal duruma rağmen, ülkemizde özellikle son günlerde bazı özel televizyon kuruluşları tarafından yapılan yayımlanan her nedense korkusuz bir şekilde bu ilkelere ve hukuksal duruma meydan okuduğunu görmekteyiz. Elindeki bir kanalı insanların kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı aracı olarak kullanıp, suçsuz ve savunmasız insanlara hakaret yağdırmalarını basın özgürlüğü adına yaptıklarını söyleyenler açıkça basın özgürlüğünü suiistimal etmektedirler.

Basın özgürlüğü demokratik sistemin vazgeçilmez bir unsurudur.
Basın özgürlüğünü suiistimal edenler cesaretlerini, bu alandaki yasal boşluktan almaktadırlar.

Siyasal iktidarların basının kamuoyunu oluşturma işlevinden yararlanabilmeleri için, basın özgürlüğünü sağlamak gibi bir görevi de yerine getirmeleri gerekmektedir.
Basın, İktidarın, İktidar Basının güdümünden çıkmalı, halkın doğru haber alma hakkına hizmet etmelidir.
Aydan Tuncayengin
Sağlık ve Sevgiyle Kalın

 

Bu yazı 511 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum