Evden eve nakliyat
Aydan Tuncayengin

Aydan Tuncayengin

Zamanın Ruhu
aydan.tuncayengin@gocekgazete.com

Aile hekimleri "sorunlarımızı çözün" diyorlar…

06 Aralık 2021 - 12:10 - Güncelleme: 06 Aralık 2021 - 12:35

Aile hekimleri “sorunlarımızı çözün” diyorlar…
Doktor, Latincede kısaca öğretmen demektir. Hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için tıp eğitimi görmüş kişidir. Bu yüzden doktorluk sadece meslek değil, kutsal bir görevdir. 
İnsan hayatıyla uğraşmak, doktorluk eğitimini alıp,  kutsal görevi yerine getirmektir. Çocuklarımız önce altı yıllık üniversite eğitimi görür. Mezun olduklarında pratisyen hekim olurlar. Belirli bir alanda uzmanlaşmak isteyenler ise Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) girerler. Seçecekleri branşlara göre dört ila altı yıl arasında ihtisas eğitimi alıp, uzman doktor olurlar.

Doktor olabilmek için çok çalışmak gerekiyor. Elbette her mesleğin kendine göre zorlukları var. Yüksek puanlarla tıp fakültelerine girip, altı yıllık eğitim, asistanlık, uzmanlık derken hayatlarının yarısı eğitimle geçer. Doktorlarımızın ve tüm sağlık çalışanlarının çalışma şartları oldukça ağırdır. Sürekli eğitimin şart olduğu bir meslek olduğu gibi aynı zamanda sürekli yenilenmek isteyen ve yabancı yayınları takip ederek gelişen bir meslektir.

Sağlık Bakanlığının her geçen gün iş yükünü artırdığı sağlık çalışanlarımız artık bitti tükendi. Yıllardır devam eden sağlıkta şiddeti önlemek adına bu güne kadar şiddet sorunu çözüme ulaştırılamadı.
Ama doktorlara “her beş dakikada bir hasta bakılacak” diye talimat göndermeyi ihmal etmiyor… Yaklaşık iki yıldır devam eden pandemi sürecinde bile sağlık çalışanlarının hizmet ve çalışma hakları konusunda gerekli iyileştirmeler yapılmadı.

Sağlık Bakanlığının, sağlık çalışanlarına bakışı hiç sağlıklı değil!
Otuz altı saat uyumadan, dinlenmeden sağlık hizmeti vermek, çalışan ve hizmet alan vatandaş açısından hem riskli, insan haklarına da, insan fizyolojisine de aykırıdır. Sağlık çalışanlarının insanüstü güçleri yok… Sağlık çalışanlarımız da normal insanlardır. Ağır çalışma koşulları altında ezilirken hem güler yüz göstermesini bekleyeceksin, bu kadar çalışma baskısı içinde hata yapma paylarını kabul etmeyecek, hem de her koldan şikâyet edilmelerine yolunu açacaksın. Bu nasıl bir insafsızlıktır?

Bir de utanmadan insan sağlığına hizmet eden bir doktoru, kendi sağlığına zarar veren çalışma şartlarını savunmak zorunda bırakacaksın!
Yıllardır kangren haline gelmiş özlük haklarını dile getirdiklerinde “şimdi bunların sırası mı?” diye bi de azarlayacaksın! 
Hayatta en çok ihtiyacımız olan sağlıklı olmak değil mi? Sağlığımızı kaybettikten sonra geri gelmez!

Sağlık sorunlarımızı yakından takip eden Aile hekimliği uygulaması sistemin bel kemiğidir.

Böylece hastanın küçük sağlık sorunları mahallesinde halledilmiş olur. Hastaneye sevk edilen hastaların hastanede bekleme süresi azalır…
Aile hekimleri “sorunlarımızı çözün” diyorlar…
Nedenlerini anlattılar, ben de yazdım…
Diyorlar ki; Aile hekimliğini bitirmeye çalışıyorlar! Eski sağlık ocağı sistemine dönelim istiyorlar. Aile hekimlerinin ücretlerini kırpmaya çalışıyorlar. Maaşımızdan yüzde on kesip sağlık müdürlüğünün döner sermayesindeki havuza aktarıyorlar. Döner sermayenin havuzunda biriken para yükselince sağlık müdürlüğü çalışanlarına dağıtılıyor ve döner sermayeden alacağının daha fazlasını almış oluyorlar. Bu hiç adil değil! Yönetmeliğe itiraz ettik, iş bırakma yaptık, miting yaptık... Sadece yüzde on kesintiyi geri aldılar. Pandemi sürecinde kesilmeyecek dendi ama sonrasın ne olacağını bilmiyoruz!
Aile hekimliğine başlarken, muayyene odamı kendi paramla yaptım. Tıbbi malzemeleri ben aldım. Kuruluş aşamasında devletin hiçbir katkısı olmadı. Bulundurulması gereken ilaçlara, fiziki şartlara, çalışanların sigortasına ve çalışma saatlerine 6 ayda bir gelip bakıyorlar.

Eski sağlık ocağı sistemine dönmek istiyorlar. Sağlık ocağı beş-altı mahalleye bakıyor. Sağlık ocağında ortalama dört doktor bulunuyor ve yaklaşık kırk bin kişiye bakıyorlar. Ancak hasta hangi doktora görüneceğini bilmiyor. Çünkü doktorlar nöbetleşe çalışıyor. O gün kim varsa hastaya o doktor bakıyor. Aile hekimliğinde ise doktor hastayı tanıyor,  hasta aile sağlığı merkezine geldiği zaman doktorunu göreceğini biliyor.  Sağlık ocağında yetmiş seksen hasta bakarken, aile sağlığı merkezinde otuz-otuz beş hasta bakıyorum. Poliklinik sayım azalınca kronik hastalarıma daha fazla vakit ayırıyorum.

Aile hekimliğinde hedefleri en az ücretle bizleri çalıştırmak. Kabul etmezsen sözleşmeni fes ediyor. İstediğinle sözleşme yapıyor. Başkasını bulurum diyor. Aile hekimliğinde açık olursa da kendine göre görevlendirme yapacak.

Hastalık yönetim platformu kurdular. İlçe sağlıkta sağlıklı yaşam merkezi adı altında kronik hastaların tedavilerinin devamını yapmayı planlıyorlar. Aile hekimi kronik hastalarına yapamadığı işlemler için hastasını merkeze yönlendirecek. Çünkü kronik hastalar pandemi süreci nedeniyle hastaneye gitmek istemiyor. Diğer hastalar zaten hastaneye erken randevu alamadığı için gidemiyor. Randevu almak da zorlaştı. Artık on beş gün evvel randevu verilmiyor. Hasta “hastaneye gitmem kalabalık” diyor. Randevular geç verilince hastanın durumu zorlaşıyor.

Sadece kronik hastalara bakarsam bir ay boyunca günde on beş saat cumartesi, pazarda dahil çalışacağım, başka hiç iş yapmayacağım. Kronik bir hastanın muayenesi otuz dakika sürüyor. Bu durumda diğer işleri kim yapacak?

İşlemleri yaptın, hastayı sağlıklı yaşam merkezine yönlendirdin, hasta gitmediği zaman  yaptığın bütün işler boşa gidiyor… Hastayı önceden bilinçlendir, sistemi anlat ki doktor da sorun yaşamasın… Yönetmelik "kronik hastaya da bak, bakmazsan maaşından yüzde on keseriz” diyor.

Daha önce Kaymakamlık ve Valiye bağlıydık, şikâyetler oraya gidiyordu, sağlık komisyonu vardı, inceleme yapıyordu. Sonradan sağlık müdürlüğüne bağlandık ancak incelemeler objektif olmuyor. Sağlık müdürlüğünün iki dudağı arasındayız.
İngiltere’deki sistemi getirdiler ancak sistemin kendi işine yarayan kısmını kırpıp aldılar. İngiltere’deki aile hekimine bağlı kişi sayısı ile Türkiye deki kişi sayıları aynı değil. Bana bağlı üç bin beş yüz kişi var, o gün kaç kişi muayyene gelirse…  Hasta sayısını önce azaltmaları gerekiyor.

Bakanlık bizim adımıza aşı randevusu açıyor. On dakika da bir aşı randevusu açın diyor. Her gün yirmi dört aşılık randevu açmamız istendi, yaptık… Randevu sayısı üç kişiyi geçmiyor. Bazı günler ise sıfır. “Ben size ek ödeme yapacağım” diyor, ancak aşı için randevu alan kimse yok… Pozitif ve vaka temaslı kişileri her gün arıyoruz. Ekstradan telefon aldım bu işlerde kullanmak için ve parasını yine ben veriyorum. İzne çıktığımda hastalarımı hemşire hanım arıyor. Hizmet aksamadığı halde, hiç aramamışım gibi benden maaş kesintisi yaptılar! Sonraki üç ay bu uygulamayı kaldırdılar.  Aile sağlığı merkezinin giderleri için verilen cari ödeme artışları işletme giderlerini karşılamıyor. Hiçbir sağlık bakanı doktorların yanında olmadı.

Ceza yönetmeliği ile ilgili görüşmek istiyoruz bize randevu verilmiyor. Sosyal medya seslenişlerimiz engelliyorlar.
Doktorlar şiddet gördüğü zaman bakanlık bize beyaz kod veriyor, hem de kullanma diyor... Kısaca ye dayağı, konuşma diyor! Sonra da doktoru suçlu gösteriyor.  Beyaz kod vermeyeceksin diyor… Yönetmeliği çıkaranlara doktora şiddet cezalarını artırın dedik, iki senedir kulaklarının üzerine yattılar.

Diyoruz ki; Yeni birimler açın, hasta sayısı azalsın, hak edişlerimiz düşmesin ve yeni bina yapın biz gelelim çalışalım masraflarıyla ilgilenin, biz işimizi yapalım… Masraf olarak da bir şeye karışmayalım. Kendi mesleğimizle, hastalarımızla ilgilenelim, işimize bakalım.

Aile hekimliği ile ilgili sorun yaşadığımızda ve itiraz ettiğimizde mahkeme sonuçları bizim lehimize dönüyordu. Bunlarla uğraşmamak için bütün yapılmayacak işleri birleştirip, temmuzdaki yönetmeliğe koydular ve böylece itiraz etme hakkımız da kalmadı. Dolayısı ile yaptığı yönetmelik, doktorlara ceza yönetmeliği gibi oldu. Bu kararları verenlerin komisyon olsa bile sağlıkla, doktorlukla ilgisi olmayan kişiler olduğunu düşünüyoruz. İki defa iş bırakma eylemi oldu ve soruşturmalar başladı. Savunma istiyorlar! Sendikalardan da destek göremedik. Yönetmelik eski yönetmeliğin tam tersi ve hekimlere karşı koruyucu tarafı yok. Doktorları istedikleri gibi kullanmak istiyorlar…

Zorunlu hizmete gittiğimde kaymakamı ziyaret etmiştim. Kaymakam “burada Kemal diye biri var kendisi sağlık çalışanıdır,  doktor gibi çalışır, bunlara karşı dikkatli ol” demişti. Bunu kaymakam söylemişti. Yetkililerin şartları düzeltmek için hala hiçbir çabalarının olmaması düşündürücü…
Sağlık sistemi her geçen gün daha kötüye gidiyor.

Sağlıkta devrimi bir ay yapıyorlar, sonra geri dönüyorlar.

****
Pandemi döneminde sağlık sistemimiz çökmedi ise, her şeyinden fedakârlık yapan sağlık çalışanları sayesindedir. Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışan yöneticilerin çoğunun siyasetin referansıyla yönetici olmaları, buna bağlı olarak siyasilerin ilgili yöneticilerin üzerinde hâkimiyet kurmaları ve siyasilerin taleplerini dolaylı olarak personele yansıtmaları kurumun çalışma huzurunu bozmaktadır.
İşin ehli olmayan, siyasetin referansıyla iş yapan liyakatsiz yöneticilerden kurtulmalıyız. Personeller arasında adalet sağlanmalı. Ayrımcılık, ötekileştirme yapılmamalı.

Farkında mısınız her şeyde olduğu gibi sağlıkta da gönülleri kırdınız!
Devlet disiplini ve etiğini bilmiyorsanız, bilenlere bırakın… Devlet otoritesine daha fazla zarar vermeyin.

Kamu kurumlarımız, hiçbir siyasi partinin, bürokratın özel işletmeleri değildir.

Sağlık ve sevgiyle kalın
Aydan TUNCAYENGİN

Bu yazı 541 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum