KENDİNE SAYGI
KENDİNE SAYGI
EN BÜYÜK SAVAŞ CAHİLLİĞE KARŞI YAPILAN SAVAŞTIR
Mustafa Kemal Atatürk
Kendimi bildim bileli okumayı çok severim. Nerede bir yazı görsem, elime bir
kağıt parçası geçse mutlaka bir göz atarım. Girdiğim ortamda, bulunduğum
mekanda kitap varsa mıknatıs gibi kitaba doğru çekilir, içindeki dünyada
kaybolmak, bilgi denizinde yüzüp, farkındalık dalgalarının arasında kulaç
atmak, benim için en muhteşem özgürlük duygusudur.
İlkokula giderken en sevdiğim kol, kitaplık koluydu. Köy okulumuzun
küçücük kitaplığındaki az sayıda bulunan kitaplara dokunmak, koklamak o
zamandan bende yazın yaşamına aidiyet duygusu uyandırıyordu.
Şehirdeki ilk okulların, bizim köy okuluna yılda bir kere gerçekleştirdikleri
ziyaretlerinde bize getirdikleri kitap, defter, kalemlerden oluşan hediye
paketlerini açmak , içlerinden çıkan malzemelerle aşk yaşayan muhtemelen
sadece bendim.
Kırk üç yaşındayım değişen bir şey olmadı. Elime geçen bir broşürde
okuduklarım ülkemizde son on beş yılın değişmeyen, rutine dönüşmüş
gündemiyle ilgili.
‘Kadına şiddet’ ‘Kadın cinayetleri’
Ataerkil yapının kudret timsali erkeklerinin, kendilerini önemli hissedebilme
gayeleri için, gerçekleştirdikleri yiğit eylemleri sonucunda, genel olarak,
‘Kadın kendini nasıl korumalı?
Şiddete eğilimli bir eşe sahipse nasıl önlemler almalı?
Psikolojik sağlığını nasıl korumalı?
Travmatik durumlar yaşadıysa nasıl çözüm bulmalı?
Anne ve birey olarak, çocuklarının ve kendinin güvenliğini, mental sağlığını
nasıl korumalı?
Bu süreçte nasıl bir yol izlemeli?
Uygulayabileceği yasal önlemler, tedbirler vs…
Bu broşürde ki bilgiler on iki yaşında bir erkek annesi olarak beni dehşete
düşürdü. Broşürde, tedbir alınması, korunulması gereken , sağlam zincirlerle
dizginlenmesi, saldırganlığına engel olunması, vahşiliğinin önüne geçilmesi için
önlem alınacak varlığın, bir annenin yetiştirdiği insan, güven duygusunun
simgesi baba, sevgi duygusunun timsali hayat arkadaşı, değil de, benim
algılamama göre bahsedilen sanki ‘pitbull’ cinsi bir köpek.
Ortalama yirmi yıl sonra en ince tüyüne kadar hayranı olduğum oğlum ve
oğlumun jenerasyonunun, söz konusu sevgi duygusunun her anlamda yaşandığı
evlilik olgusu mevzu bahis olduğunda,’ pitbull’ köpekle aynı özelliklerle anılma
ihtimali korkunçtu.
Batı toplumlarının içinde yetişen bireylerin beyinleri Mars’ta su bulurken,
Mars’ta yaşam alanı oluşturmaya çalışırken , teknolojide bilimde, yaşam kalitesi
anlamında son iki yüz yılda dünya var olduğundan beri, hayatımıza sayısız
kolaylık, refah, konfor sağladıkları bir çağda, bizdeki anlı şanlı diye övünülerek
yüceltilen, üstün ahlaki değer ölçütleriyle, dogmalarla, kadını ‘Mağdur, İtaatkar,
Zavallı’ konumunda tutmaya çalışan, kadını fizyolojik özelliklerinden,
benliğinden, var oluşundan dolayı, erkeğin kudretinin var olmasının karşısında ,
büyük bir tehdit olarak gösteren kültürümüzün iç dinamiklerini ciddi manada
sorgulamamız gerekiyor.
Bana göre bu coğrafyada yetişen bu güne kadar gelmiş geçmiş kızların başına
gelen en güzel şey olan ‘Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim’ uygulanmaya
başladıktan sonra, en az lise mezunu, bu kızların büyük bir bölümünün
üniversite okuduğu bir nesil yetişmeye başladı.
Birey olarak var olabilen, aklını, kendi yaşamı için kullanmayı hedeflemiş,
maddi bağımsızlığının özgürlüğünün peşinde , yaşamının kontrolünü elinde
tutan, hayatıyla ilgili tüm tercihleri kendi yapabilecek kapasitede , özgüveni
yüksek, en temel hak ve özgürlükleri elinden alınamayacak, sığıntı muamelesi
yapılamayacak, olması gereken’ Cumhuriyet kadınlarının’ çok geç olsa da
yetiştiği gerçeğini, herkesin kabul etmesi gerekiyor.
Bu noktada 1940 civarlarında yazılmış Sebahattin Ali’nin kitaplarında tespit
ettiğim çoğu erkek karakterin ortak özelliği ‘Birey olamayan erkek’ bireysel
olarak kendi yaşamının kontrolünü ele alamayan, almaya çalışsa da
başaramayan, bugün ki psikolojik dilde özgüven, öz değer, özsaygı eksikliğinin
izlerini, ataerkil yapının erkeklerinde, Cumhuriyetin sağladığı eğitim, gelişim,
bilim, bilgi olanaklarına rağmen, halen görmeye devam ediyoruz.
Son yılların faşizan gündemine baktığımızda, erkekler iki yüz yıl öncesinin
cehaletine, gafletine, dogmatizmine göre yetişmeye ve yetiştirilmeye devam
ediyor.
Bırakalım dünyaya katkı sağlamak gibi ütopik hayalleri, kendi can parçası
evlatlarını, ailesini mağdur eden, onlara dünyayı cehennem ederek kendini
önemli hissedecek kadar, güzel, yüce hislerden yoksun, bir erkek yetiştirmemek
için neleri yapmamalı? Çocuklarının, ailesinin, toplumun nezdinde, sonsuz
sevgi, saygı, itibar duyulacak evlatlar yetiştirebilmek için biz anneler ne
yapmalıyız?
HER YAŞAM EŞSİZ BİRİCİK,
HAKKI VERİLEREK, EN ANLAMLI HALİYLE, HERŞEYDEN ÖNCE
KENDİNE SAYGI DUYARAK, KENDİNİ SEVEREK , YAŞANMALI..