HAKİKAT

Şule Becer suleaknc335@gmail.com


                                                                   HAKİKAT
    Kavurucu sıcak tenimi yakıyor. Ayağıma taşlar batarak yalınayak dolaşıyorum. Canımın acısıyla, batan dikenlerle cebelleşiyorum, ilerlememem için hızımı kesiyorlar, çaresizce kendi derdime düşeyim istiyorlar, ızdırap çektirmek çözüm!

   Bu tepeyi ’de aşarsam vuslata erer miyim? Yine yok yine kupkuru tepeler beliriyor önümde. Ciğerlerime dolan kum fırtınaları… Buda geçerlerden bir tanesi daha… Ezeli sükunetime bürünüyorum, bir avuntu daha, gidecek gücüm kalmadı, dizlerim kesildi…

  Yalan rüzgarının ortasında kendimi kandırıyorum, zihnimde serap yaratıyorum, şırıl şırıl buz gibi akan dere, kuş sesleri, doğanın melodisi ruhuma nakşediyor, çiçek kokuları ot kokuları ile birleşmiş hücrelerime işliyor.

  Meltem esintisi dolaşıyor tenimde, saçlarımı savurup geçiyor. Buz gibi suya elimi daldırıyorum, kana kana içiyorum. Kandırılmış benliğim, sahte mutluluklarla avunamayacağının farkına varıyor.

Acaba, galiba, belkiler, anlamını yitirdi, yerini keşkelere bıraktı, hepsi zaman ve gençlik kaybı, sonsuzluk yolculuğunda tökezlemeler. Yanılsamaların pişmanlığı feryat figan….
  Hakikat bir anda beliriyor, etrafım sadece kuru topraktan ibaret, dikenler, taşlar, yılanlar, böcekler, akrepler…  Önümde kuru bir ot dalı, rüzgarla sakince yuvarlanıp gidiyor. Habis ruhlar beliriyor etrafımda, karanlık yüzleri ile kan çanağı gözlerini bana dikmiş, layık oldukları halleriyle.

   Yaşam varsa, umut tükenmemeli. Tertemiz bir sabaha uyanayım, şafak kızıllığına boyanayım, ruhum buz mavisi, kanatlanmış ufka doğru kanat çırpmaya hazır, aydınlığın ferahlığı kalp esintisine dönüşmüş.
  Vuslatımı arıyorum, ışığınla aydınlat beni, erdeminin nurunda kendim olayım, kirli kalplerin labirentinden çıkışı göster, karanlık, irinli kuyulardan çek çıkar…
                           HAKİKAT YOLCULUĞUM BAŞLASIN