Sis çanı
Prof. Dr. Nurettin Demir Hocamız, çıkaracak oldukları “Göcek” gazetesinde yazmamı teklif ettiğinde, “köşene de bir ad bul” dedi. Çok değişik yerel ve ulusal gazetelerde yazdığım halde; hiçbir zaman köşe adı kullanmamıştım.
Bu teklif karşısında; kapatıp gözlerimi düşünmeye başladım, köşemin adı ne olmalıydı? Yüzlerce isim geldi aklıma, tarihçi olduğum için yüzlerce uygarlık ve binlerce kahraman adı…
Dağlar, ovalar…
Yok, yok ayrı bir şey olmalıydı…
Köşemde “eğitim, kültür sanat ve köy enstitüleri eğitimi” üzerine yazılar yazacaktım. Yine bölgemizle ilgili yazılar kaleme alacaktım…
Meğer ne kadar zormuş, insanın küçücük bir köşesinin olması!
Sonra, yaşamının son dönemini Milas / Ören’de geçiren şair, yazar, denemeci Melih Cevdet Anday’ın çok sevdiğim bir şiiri geldi aklıma:
Telgrafhane
uyuyamayacaksın
memleketinin hali
seni seslerle uyandıracak
oturup yazacaksın
çünkü sen artık o eski sen değilsin
sen şimdi işsiz bir telgrafhane gibisin,
durmadan sesler alacak
sesler vereceksin
uyuyamayacaksın
düzelmeden memleketinin hali
düzelmeden dünyanın hali
gözüne uyku girmez ki
uyumayacaksın
bir sis çanı gibi gecenin içinde
ta gün ışıyıncaya kadar
vakur metin sade
çalacaksın.
Bu şiirde geçen SİS ÇANI aklıma yattı. Köşemin adı “Sis Çanı” olabilir diye düşündüm.
Sis Çanı ne?
Sis Çanı genelde gemilerde bulunur, göz gözü görmeyecek kadar sis bastırdığı zamanlarda gemiler sis çanı çalarlardı. Gerçi gelişen teknoloji karşısında Sis Çanları da müzelik oldu. Ama geçmiş zamanlarda sis çanı çalındığında, geminin orada olduğu başka gemilere haber verilirdi. Ben buradayım, demekti bu... Sisin yarattığı kaos içinde sis çanını duymak başka gemiciler için, ne umut veren bir şeydir kim bilir? Sizin gibi yol arayanların olduğunu öğrenmek, yardımlaşmak, haberleşmek ne sevindirici bir şeydir, kim bilir?
Yazarlar, aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler ve topluma önderlik yapmak için yola çıkanlar sis çanı gibi olmalı; sisin bastırdığı, her şeyin grileşip rengini yitirdiği zamanlarda topluma ses vermeli, ışık saçmalı, ben buradayım demeli, diye düşünüyorum.
İnsanlık tarihinde toplumların geri götürülmek istendiği karanlık çağlar yaşanmıştır. Bugün de yaşanmaktadır.
O nedenle toplumların her zaman sis çanlarına gereksinimi vardır. Çalan, uyaran, ben buradayım diyen, umutsuzlukları dağıtan…
Bu köşeden sizlerle bildiklerimi, gördüklerimi, yaşadıklarımı, okuduklarımı paylaşmak istiyorum. Kimi zaman geçmişe gideceğiz, kimi zaman geleceğe… Bazen uyararak, bazen eleştirerek yola devam edeceğiz…
Bu arada sizlerin öneri ve eleştirilerine yanıtlar vereceğiz. Dünyanın en güzel bölgelerinden biri olan Muğla bölgemizde yaşanan olumsuz olaylara da dikkat çekeceğiz.
O halde tüm dostlara merhaba diyorum…
Merhaba güzel insanlar…
Erdal Atıcı
31 Mart 2021