"Sevgili kardeşlerim, biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs'ın topraklarına yazdık..."
Herkese İyi bayramlar dilerim. Bugün aynı zamanda Kıbrıs Barış Harekatının 47. yıldönümü anmadan geçmeyelim istedim. Bu çok çok önemli bir olay, hele hele günümüzde her yönüyle örnek gösterilecek bir zafer... Önce dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'ten başlayalım anlatmaya... Kara kuru sırım gibi bir adam. Hayatta en çok sevdiği şey: Milleti ve vatanı... Öyle; çalayım, çırpayım, yiyeyim, içeyim, saraylarda yaşayayım gibi dünyevi istekleri yok... En çok aradığı iki şey var; çay ve sigara... Evde misafirlerini Rahşan Hanımla birlikte ağırlıyor... Kibar, son derece alçakgönüllü. .. Saygılı... Hayatında bir karıncayı dahi incitmemiş... Çok ileri derece ingilizcesi var. BBC'de çalışmış... Gazeteci... Şiir yazıyor... Çeviri yapıyor... Edebiyattan, sanattan, müzikten anlıyor... Çok önemli bir konuşmacı, doğaçlama konuştuğu zamanlar alanlar yıkılıyor... Mangal gibi yürek var, kaya gibi sağlam bir adam... Ben de tanığım: Onun konuşma yapacağı alanlar tıklım tıklım insan olurdu 70'lı yıllarda... Hani iğne atsan yere düşmezdi... Öyle döner ayran, bedava otobüslerle falan değil... Aç susuz yollara düşen baldırıçıplaklarla dolardı meydanlar... İşçiler, köylüler, memurlar... Lise yıllarımda yaşadığım bir olayı anlatayım: Ecevit Muğlaya gelecekti, Ortaca'dan, Fethiye'den, Marmaris'ten, Datça'dan, Köyceğiz, Dalaman'dan binlerce araç Muğla'ya doğru yola çıktık... 60 kilometrelik yolu tam dört saatte alabildik... 1977 Yılıydı. Seferberlik ilan edilmişti de sanki Muğla'nın ilçelerinden akın akın Kuvayı Milliyeye katılmaya gidiyordu insanlar... Ecevit alana girdiğinde alan büyük bir deprem olmuş gibi ardı ardına beş on kez sallandı. Çoğu insan; insanüstü bir varlık görmüş gibi tir tir titriyordu... Ecevit'in başında sekiz köşeli bir köylü kasketi, sırtında masmavi bir gömlek, elinden özgürlüğe uçan güvercinleri vardı.. "Üçüncü Adam" diyorlardı ona... İlk bakan olduğunda işçi hakları konusunda büyük reformlar yapmıştı. Sonra, 12 Mart darbesine karşı direnmiş bakanlıktan istifa etmişti. İkinci Cumhurbaşkanı, Batı Cephesi Kumandanı İnönüye karşı CHP'de Genel Başkan adayı olmuş ve seçilmişti. "TOPRAK İŞLEYENİN, ŞU KULLANANIN" diyordu... 1973'te, ilk girdiği seçimde, CHP'yi birinci parti yapmış, Erbakan Hoca ile hükümet kurmuştu. İlk yaptığı iş, ABD'nin uyguladığı HAŞHAŞ YASAĞINI KALDIRMAK OLDU. İkincisi ise onu KIBRIS FATİHİ yaptı. O kara kuru adam bütün dünyaya rest çekerek, KIBRIS HALKINI Rum çetelerden korumak için 20 Temmuzda Kıbrıs' a asker çıkarma kararı aldı ve uyguladı. 24 saatte Türk ordusu Beşparmak dağlarına ulaştı... Dünya üstüne çöktü de geri adım atmadı Ecevit... Ambargo koydular, petrol vermediler, sağ - sol çatışmasıyla ülkeyi iç savaşa doğru sürüklediler yine geri adım atmadı... Yetmedi... Batıya sırtını dayayan Patronlar çarşaf çarşaf aleyhinde gazetelere ilan verdiler... Kontra gerilla İzmirde kendisine suikast yaptı. Hem de zehirli mermi kullandılar, yılmadı... Amerikada ikinci suikast girişimine uğradı... Eğilmedi, bükülmedi... CHP Nevşehir İl Başkanı öldürülmüştü. Cenaze kurşun yağmuruna tutuldu. Tabuta kurşunlar saplandı alandan bir yere adım atmadı. Dimdik durdu vızır vızır kurşunlar içinde... BÜLENT ECEVİT... Bu ülkenin yüz akıdır... Tarih böyle yazacaktır. Tarih sahte kahramanları yazmaz. Sahte tarih yazmaya kalkanları da unutmaz... Tarih saçınızı keser, saçınızı eteğinize düşürür ak mı kara mı olduğunu gösterir... Tarihi dizilerden öğrenirsen milliyetçiliği de sloganlardan ibaret sanırsın... Geçersin "Diriliş Ertuğrul" karşısına, tencere kapağında kalkan, tahtadan kılıçla televizyona karşı savaşmak zorunda hissedersin kendini... Milliyetçiliği sana birkaç işaretten ibaret diye öğretirler, ANDIMIZI bile savunamaz duruma düşersin... Osmanlı Torunuyum dersin, Osmanlı 'yi bilmezsin... Abdulhamit'i bilmez Abdulhamitçi olursun... Türk Kültürünün peşinden koyacağına, "çadır kültürü"nün ardına düşersin... Söylenecek çok şey var, ama gün 20 TEMMUZ'U KUTLAMA GÜNÜ... Yazımızı Ecevitin başlıktaki konuşmasıyla tamamlayalım: "Sevgili kardeşlerim; biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına, Afyon’un haşhaş tarlalarına yazmışız” Biz bu insanları tanıdık... Çoğu tertemiz girdikleri siyasetten tertemiz ayrıldı gitti... Okumak gerek... Öğrenmek gerek... Sahte tarih yazıcılarının karşısına tarihi öğrenerek dikilebiliriz... Atatürk'ü reddeden bir milliyetçi olabilir mi? Ya da Atatürk'e hakaret edilmesine ses çıkarmayan Milliyetçi olabilir mi? Başta Ecevit olmak üzere, Rauf Denktaş ve Erbakan Hocayı, Sancar paşayı ve Kıbrıs Şehitlerimizi rahmetle anıyorum...Yaşayan Kıbrıs gazilerimize sağlık diliyorum. Erdal Atıcı 20 Temmuz 202