Köy Enstitüsü Düşmanlığı bitmiyor
Ankara’ya 35 kilometre uzaklıktaki Hasanoğlan’da, Türk ve dünya eğitim tarihinin saygın kurumlarından olan Hasanoğlan Köy Enstitüsü yerleşkesi bulunur. Burası aynı zamanda Köy Enstitülerinin kalbi olarak anılır.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un sürekli gelip gittikleri, zaman zaman yurtdışından gelen misafirleri ağırladıkları bu yerleşkenin ilk kazması, 10 Temmuz 1941’de vurulmuştur.
O günden sonra nasırlı elleriyle köy çocukları bozkırın ortasında bir cennet yaratmak için çalışmaya, alın teri dökmeye başlamıştır. Önce derslikleri, işlikleri, yemekhaneyi, sonra uygarlaşmanın göstergesi sinema, konferans salonunu, müzik holünü, açık hava tiyatrosunu yapmışlardır. Sonra binlerce ağaç fidanı dikip bir orman oluşturarak doğaya saygı ve sevgilerini göstermişlerdir.
Herkes gücü oranında üretime katkıda bulunmuştur. Emeği yüceltmişlerdir. Sebze meyve dikip ürün almış, 25 bin kitabı olan, arı kovanı gibi işleyen büyük bir kütüphane kurmuşlardır. Okulun yol kenarlarını heykellerle süslemişlerdir. Heykeltıraş Nusret Suman’ın önderliğiyle, demiryolundan görülecek bir de “Tohum Atan Adam Heykeli” dikmişlerdir bir yükseltinin üstüne. 600 yıl kapıları sadece vergi ve asker almak için çalınan köylü çocukları bozkıra, yaratı ve emekleriyle yaşam vermişlerdir. 1942’de bir köy üniversitesi olarak düşünülen Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü de açılmıştır.
MİLLİ EĞİTİM VERDİĞİ İZNİ İPTAL ETTİ
Mimar Mualla Eyüboğlu, Prof. Dr. Eduard Zuckmayer, Prof. Dr. İbrahim Yasa, Prof. Dr. Hikmet Birand, İrfan Şahinbaş, Mahir Canova, Ruhi Su, İsmail Hakkı Tonguç, Prof. Dr. Celal Tarıman, Sabahattin Eyüboğlu, Âşık Veysel, Rauf İnan, Hürrem Arman gibi birçok sanatçı, bilim insanı, eğitimci koşa koşa ders vermeye gelmiştir buraya…
Köylü çocukları eleştiriyorlardı, tartışıyorlardı, konuşuyorlardı, düşünüp yazıyorlardı. Oyunlar sergiliyorlardı… Ünlü pedagog John Dewey’in “Hayalimdeki okullar Türkiye’de kuruldu” dediği enstitülerin beyni Hasanoğlan olmuştu. Gel zaman git zaman, halkın uyanmasından korkan gericiler, ağalar, sömürgenler el ele verip, enstitülere binbir kara çaldılar. Kalleşçe saldırdılar. Yücel’i, Tonguç’u, müdürleri görevden aldırdılar.
Sonra da enstitülerin kapılarına kilit vurdular. Köy Enstitülerinin izlerini silebilmek için çok çabaladılar. Ancak, o yapıları yok edemediler. Yapılar, Mimarlar Odası ve Mimar Yıldız Keskin’in çabalarıyla Kültür Bakanlığı’nca 4 Ocak 2000’de “korunması gerekli kültür varlığı” olarak tescillenip korumaya alındı. Birçok enstitüde tescillenemeyen yapılar ise bakım onarım yapılmadığı için yıkıldı. Enstitü tarlaları talan edildi.
Geçen yıl, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve ABB Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Daire Başkanı Bekir Ödemiş, çok önemli bir proje başlattılar. Hasanoğlan Köy Enstitüsü yerleşkesinde bazı bina ve yapıları restore etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (28 Eylül 2020) izin istediler. Bakanlık izin isteğine birkaç ay sonra gereken onayı verdi. ABB, öncelikle müdahalede bulunulması gereken hamam ve yemekhane için harekete geçti. Proje, ABB Meclisi’nde oybirliğiyle onaylandı. Proje tam ihaleye çıkarken Milli Eğitim Bakanlığı daha önce verdiği izni iptal etti.
SORUMLULUK BİZDE
Biz eğitimciler, enstitülere gönül verenler bu duruma şaşırdık. “Hasanoğlan yerleşkesinin restore edilmesi kimleri rahatsız edip, kimleri ürküttü acaba?” diye düşünmekten kendimizi alamadık. Milli Eğitim Bakanı’na sormak isteriz.
Sizin de övgüyle andığınız Köy Enstitülerinin öğrenci, öğretmen ve yöneticileri tarafından yapılan binaların bakım onarımı için verilen izin neden iptal edildi? Bu konudaki düşüncelerinizi kısa sürede değiştirmenize hangi etkenler neden oldu? Enstitü binalarını korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak hepimizin görevi değil midir?
ERDAL ATICI
KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI BAŞKANI