Siz de mi Karşısınız?…

Dr. Nurettin Demir drnurettindemir@gmail.com

Ekim ayının son günü Muğla’nın yeni ilçesi Seydikemer’in şirin bir beldesi Seki mahallesindeyim, serinliği hissettiren bir hava var. Yağmur yeni yağmış. Yerler ıslak. Karşı dağların tepelerinde, yamaçlarında tutunmaya çalışan bulutlar var.  Yüzlerce kaz yonca tarlasında akşamüstü sefasını sürüyorlar. Lakabı Postacı olan Recep Özgen ve eşi Saniye hanım ile karşılaştım. Onlar da kazların topluca yayılmalarını izliyorlardı. Selamlaştık. Hoşbeş ederken çoban Mehmet koşarak geldi: “Yakaladım yakaladım…” dedi soluk soluğa “O mendeburu yakaladım. Tilkiyi yakaladım. Kafeste. Tüfeği alıp geleyim. Kazları yiyen, katleden tilki bu. Kazlarımızı hergün bir iki götüren davetsiz misafiri nihayet yakalandı…” 

“Dur Mehmet şu tilkiyi bir görelim” dedim. Kazların yayıldığı yonca tarlasının yanındaki yeni yağmurlarla akmaya dolmaya başlayan derenin öbür tarafına geçtik. Kaz çiftliğinin yanında kafeste tilki. Sevimli mi sevimli bir yaşlarında tilki. Kafesin içinden kaçmaya çalışıyor. Arada bize karşı tepki veriyor. Dolanıyor, bağırıyor, sızlanıyor... Bize karşı olduğu her haliyle belli. Tepkili.  Mehmet, “Ben bunu vuracağım!” diyor başka birşeyler demiyor. “Kazlarımızı yedi” diye niyetini tekrar tekrar yineliyor. Tilki, Mehmet’e ve kafese karşı, Mehmet tilkiye karşı. 

Ben araya giriyorum “Mehmet bu tilkinin de yaşamaya hakkı var. Dünya nimetlerinden yararlanma hakkı var. Bu tilkiye iyi bak. Ben bu tilkiyi Göcek’teki çiftliğime götüreceğim. Besleyip bakacağım.” dedim. Önce şaşırdı, sonra şimdilik ona iyi bakmaya ikna ettim. 

Mehmet ile anlaşmanın huzurunu yaşarken uzaklardan  bir telefon geldi. Şanlıurfa’dan yıllardan beri  dostum olan Mehmet Aykaç ‘dan. Ay demez beni arar. Urfa’dan haberler verir, sohbetler ederiz. Bu kez telefonun öbür ucunda çok üzgün. CHP Şanlıurfa il binasında yıllardır konukları karşılayan, ağırlayan çaycı Mehmet’in matematik öğretmeni olan oğlu Mahir Acıoğlu korona olmuş, yoğun bakımda entübe ve durumu ağır. “Hangi aşıları olmuş …” diye soracak oldum; hiçbir aşıyı olmamış demez mi? Sosyal medyadaki aşı karşıtlarının sözünü dinlemiş. Birçok ısrarlara rağmen aşılanmamış. Aile perişan, çocukları dostları üzgün.

Seki’den dönüyorum bir yandan tilkinin yaşamını sürdürecek koşulları ve ortamı düşünürken diğer yandan, Urfalı çaycı Mehmet’in oğlu Mahir’in durumu gözümün önünden bir şerit gibi geçiyor. Yolda saat 18.00 haberleri kulağıma çalınıyor. Bugün yine 30 bin dolayında yeni korona vakası tespit edildi. Şu kadar vatandaşımızı yitirdik. Aşı karşıtı bir aileden 4 ferdi koronaya yenik düştü… Ardı ardına haberleri okuyan spikerin aşının önemini anlatmaya çalışan acı sesi...

Göcek sınırlarına girerken saat akşam 19.00 gök gürültüleri, yollar ıslak ve yağmur çiseliyor. Eşim Prof. Dr. Esen Demir “Akşam otele gelsene, güzel bir sunum var. İstanbul Üniversitesi’nden emekli, önceki dönem İstanbul Tabip Odası Başkanlığını yapan Prof. Dr. Selim Badur, aşı karşıtlığı ile ilgili dünyada ve ülkemizdeki son durumu sunacak.” dedi. Dalaman Hilton Sarıgerme’de, Uluslararası katılımlı 15. Alerji ve Astım Kongresi devam ediyordu. 

Saat 20.00 de başlayan sunuma ucu ucuna yetiştim. Hoca aşı karşıtlığının son rakamlarını, bilimsel çalışmaları ve sosyo psikolojik tabloyu sunuyor. Aşı karşıtlarının oranı tüm dünyada %17-19 ilken, Türkiye ülke sıralamalarında ortalarda yer alıyor, yani yaklaşık toplumun %18’i. Özellikle dünyada ve Türkiye’de sosyal medyanın toplumu nasıl yanlış yönlendirdiğini slaytlarda anlatıyordu. Hatta slaytların birinde aşı karşıtı gazeteci A. Dilipak’ın sosyal medyada 54 bin takipçisi olduğunu görünce şaşırdım. Aşı karşıtlarının içinde mürekkep yalamış profesör ve doktorların da olmasıda gerçekten üzücü. 

Karşıyakada aşı karşıtlarının az olduğu umuduyla, sağlığımızı korumanın öncelikle kendi görevimiz olduğunu anımsatmak isterim. Bir zaman haydi çocuklar aşıya derken, bugün haydi vatandaşlar hep beraber aşıya diyelim. Yaşamak ve yaşatmak her canlının birinci görevi olmalıdır.