Muhacir Zimmuş Kızı Muazzez
Muhacir Zimmuş kızı Muazzez Hanım kayınvalidemdir. Yıllardır Karşıyaka ESHOT sokakta oturdular. 16 Şubat günü rahmetli oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Daire Başkanlığına Bağlı Eşrefpaşa Cenaze İşlerinde Muazzez Kaynar’ın ölüm belgesi çıkarmak için nüfus cüzdanını istediler.
Doğum tarihi 18 Mart 1929, 95 yaşında. Baba adı Ahmet Anne adı Zimmuş. Annesinin adını hep Zeynep diye bilirdim. Nüfusuna bakınca Zimmuş yazılıydı. Ne anlama geliyor diye sordum? Her ne kadar Zeynep isminin kısaltılmışı deseler de daha önce böyle bir kısaltmayı hiç duymadım. Sözlüklere baktım anlamını bulamadım. İlginç! Belkide ilk ve tektir. Anlamını bilen bilen, duyan varsa bana da iletsin. Kayıvalidem Selanik'ten Fethiye'ye gelen bugün Fethiye'de Akgün'ler olarak bilinen ailenin kızıdır. Rahmetli Ali Rıza Akgün'ün yeğenidir. Ölüm belgesi hazırlanırken kayınvalidem Muazzez Hanımın Muhacir kızı olduğu aklıma takıldı.
23 Ocak 1923 yılında Lozan görüşmeleri sürecinde yapılan mübadele anlaşmasında, Ortodoks Hristiyanlarının Türkiye'den Yunanistan'a ve Müslümanların de Yunanistan'dan (özellikle ülkenin kuzeyinden) Türkiye'ye eşzamanlı olarak sınır dışı edilmeleri sağladı. Bu gönülsüz nüfus transferleri, 1,5 milyon Anadolu Rumu ve 500.000 Yunanistan Müslümanı olmak üzere yaklaşık iki milyon insanı kapsıyordu. Bu antlaşmaya göre göç edenlere de muhacir deniyor.
Muhacir, Arapça “hicr” kelimesinden türemiştir. Günümüz Türkçesiyle göçmen kelimesinin karşılığı gibi görünse de ayrıntılarda bazı farklılıklar vardır. Muhacir (Muhacirun) hicret edenlere yani göç denlere denir. Hicret, Hazreti Peygamber ile Mekke’yi terk edenler için kullanılmıştır. Mekke’den Medine’ye göç, İslami Hicri takvimin başlangıcını teşkil eder. Bu önemli olaya Hicret denir. O gündür bugündür Hicri takvimi kullanılmaktadır.
Muhacir ile göçmen arasındaki (bana göre) fark, birincisi daha çok tek yönlüdür hukuksal zorunluluk vardır. Savaş, kuraklık gibi herhangi bir nedenle, sürekli yerleşmek için yapılan göçlere muhaceret, göçerlere muhacir deniliyor. Örnek olarak Anadolu’ya gelen Türkler muhacirdir diyebiliriz. Orta Asya’dan çıkıp Anadolu’ya gelip yerleşmişlerdir.
Göç biraz daha farklı gibi geliyor bana. Örnek Yörük göçü, yayla göçü gibi bir yerden mevsimsel hareket etmek. Toplumsal olarak baktığımızda üç dört gurup göç olayı vardır.
Mübadele nedeniyle özellikle Yunanistan yada Batı Trakya’dan gelenlere “Muhacir” deniliyor. Kafkasya’dan gelenlere de muhacir denilir. Azalsada muhacir artık daha seyrek konuşuluyor.
Bulgaristan’dan gelenlere daha çok “Göçmen” deniliyor. Son yıllarda sosyal, toplumsal ağır sorunlar yaratan başta
Suriye olmak üzere, Irak, Pakistan, Afganistan, İran dan gelenlere de “Mülteci” yada “Sığınmacı” deniliyor. Sayıları 8-10 milyonu bulduğu iddia ediliyor.
Ayrıca Türki Cumhuriyetlerinden ve Gürcistan’dan gelen işçi Göçmenler de var. Orta Asya ve Ortadoğu’dan bize doğru göç olurken. Başta bizim yetişmiş genç ve insanlarımız, bilim insanlarımız, doktorla da Batıya göçüyorlar. Kaçak resmi sayıları bir milyon dolaylarında olduğu söyleniyor.
Tarih boyunca Anadolu sürekli göç dalgalarının yaşandığı bir coğrafya olmuş. Günümüzde 10-15 milyonu bulan göçmen Türk toplumunun sosyo-politik yapısını etkilemekte, gelecekte de artarak bu sorunlar büyüyecektir. O nedenle Türkiye’nin “Göç Bakanlığı”nı yönetim şemasında gecikmeden yer aldırmalıdır.
Geçen hafta kaybettiğimiz Dürdane Akgün teyzemiz ile bu hafta ebediyete gönderdiğimiz Kayınvalidem Muazzez Kaynar iki kuzen muhacirdi. Her ikisininde ruhları şad olsun.
Dr Nurettin Demir
İzmir