Acılardan Ders Çıkarmalıyız…
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin (7.7 ve 7.6) üzerinden iki hafta geçti. Günler geçtikçe acılar çok daha derinleşiyor. İlk günün çığlıkları bugün yürekleri dağlayacak şiddette devam ediyor. Kahramanmaraş’ta EBRAR Sitesinde, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuz Yılmaz’ı depremin 14. günü akşamında yaşananları açıklarken içimiz acıyarak izledik. Hiç olmazsa cenazelerimizi alabilsek diye bekleşen insanlar. Kaybolan aileler, anılar, çocuklar.
1999 Gölcük depreminde önce Adapazarı il merkezinde, daha sonra Gölcük’te Almanya Hükümetinin kurmuş olduğu Çadır Hastanesi’nde Sınır Tanımayan Doktorlarla birlikte 10 gün çalışmıştım. O gün gördüklerim yaşadıklarım ile 24 yıl sonra Malatya ve Adıyaman deprem bölgelerinde gördüklerim ile iki haftadır tüm toplumun televizyonlarda gördüklerine göre bir nebze ders alınmadığı görülüyor. Hani nerde güçlü devlet?! İşine gelince güçlü devlet hamasetleri, kabahatini örtmeye gelince “kader!”.
Kadermiş. Kader planı!
İktidarın “asrın felaketi” diyerek tüm suçu kadere, hatta yaradana yüklemesi affedilemez. Ölen on binlerce canın, yıkılan yüzbinlerce binanın sorumluluğundan kurtulamazlar. Müteselsilen (zincirleme, birbiri ardından) oluşan sorumlulukları bir kenara bırakıp her şeyi kadere bağlamaya kalkarsan bunu artık kimseye yutturamazsın. Her şey Allahtan geldiyse neden sadece müteahhitleri tutukluyorsun? Müteahhitler suçluysa en alttan en üste giden diğer sorumlular nerede? Neden yöneticilere bir soruşturma açılmıyor? Neden onlardan bir istifa eden yok? Sorumluluk en alttan en üste artarak gider. Bilim de ahlak da vicdan da bunu söyler. Müteahhitlerin sorumluluğu silsileyle yukarı doğru katlanarak artar. Sakın müteahhitleri koruyor kolluyor gibi anlam çıkarılmasın. Ama müteahhitler suçlu gösterilirken asıl büyük suçlular gözden kaçırılmamalıdır. Nüfusları aşağı yukarı aynı olan Almanya’da 3500 müteahhit varken bizde 300000 (üçyüz bin) müteahhit var. Gelin siz düşünün gerisini.
7 şiddetinin üstünde deprem sadece bizde olmuyor, dünyada her yıl 15 civarında oluyor. Biz yeterince, hatta hiç ders almıyoruz, almadık. Kadere sığınmaktan bir türlü kurtulamadık.
Depremler doğaldır, fakat felaketler doğal değildir. Cinayettir.
Belki okudunuz belki gözünüzden kaçtı, Evrensel Gazetesi yazarlarından Elif Görgü’nün 14 Şubat tarihinde yayınlanan uzun röportajında Şili’nin depremlerden yani acılardan nasıl ders çıkarıklarını ortaya koymuş. Okumak gerekir. Ben bir kısmını sizinle paylaşacağım.
“Bu deneyimi bugün Şili’nin başkenti Santiago’nun güneyindeki bir belediye olan Recoleta’nın Belediye Başkanı, Mimar ve Şehircilik Yüksek Mühendisi Daniel Jadue ve depremler üzerine çalışan Dr. Marcelo Lagos ile konuştuk.
Lagos ise, Şili Papa Katolik Üniversitesi Coğrafya Enstitüsünde afet riskinin azaltılması alanında eğitim veriyor. Şili’de sırasıyla 8.8, 8.2 ve 8.4 büyüklüğündeki 2010, 2014 ve 2015 depremleri ve tsunamileri ile ilgili risk ve kentsel planlama çalışmalarına, aynı zamanda Japonya ve Latin Amerika’da deprem ve tsunami araştırmalarına da katılmış bir isim ve bu alanda 25 yıllık deneyimi bulunuyor.
Jadue ve Lagos’a Türkiye’deki 6 Şubat depremlerine ilişkin gözlemlerini ve Şili’nin depremden öğrenme sürecine dair deneyimlerini sorduk….”
D. Jadue; “Türkiye’deki bu büyüklükteki depremlerle başa çıkmada çok yetersiz, hazırlıksız, alışkın olmadığı konusunda bir fikir veriyor. Bunun, bölgenin maruz kaldığı muazzam insani ve maddi kayıpların temeli olan bir yönetsel zayıflık olduğu açık…”
M.Lagos; “Türkiye’deki depremler çok daha karmaşık bir sorunun, buz dağının görünen kısmı. Bugün, acil durum bağlamında, haberlerin çoğu depremlere odaklanıyor, sorunu doğallaştırıyor, dışsal hale getiriyor. “Doğal” felaket deniyor, “Her zaman olur” deniyor. Bu, onlarca yıldır bu depremlerin risk denklemini tamamlaması için kırılganlık koşullarını inşa eden karar vericilerin sorumluluklarını bulandırıyor.
Türkiye gibi sismik yani deprem riski yüksek olan ülkelerde afet yada deprem felaketinin şiddetini arttıran diğer faktörler; nüfusun yoğunluğu, ana depremin meydana geliş zamanı ve artçı depremlerin sıklığı ve büyüklüğüdür.”
Sadece “üç çocuk yap” demek yetmiyor. Tam tersi felaketin şiddetini arttırıyor.
Ve..
“Ülkenizdeki gözlemlediğimiz yıkım, bize önceki depremlerden ve sismik bölgelerde yaşamak için var olan tüm bilimsel ve teknik bilgilerden ders alınmadığını gösteriyor. Depremler insanları öldürmez, ancak gevşek standartlar, kötü inşa edilmiş, bakımı ve denetimi kötü binalar ve zayıf yönetim öldürür.”
Artık, yaşadığımız bu acılarda toplum olarak ders almak zorundayız. Önce bu yetersiz, beceriksiz yönetim silsilesinden kurtulmalıyız.
Göcek
20.02.2023