SİHİR GİBİ

Belma Doğan belmadogaann@gmail.com

SİHİR GİBİ...

 

“I appreciate the moment” 03.03

 

Siz deyin tesadüf, ben diyeyim sihir, her yer çiçek, her yan bahar. Balıyla, bademiyle, badem çiçeği festivali ile Datça, bugüne denk geldi. Doğa süslenmiş neşeyle şarkı söyler arılar, kelebekler, bembeyaz dallar.

Cemre de düştü havaya ve suya, iki gün sonra da toprağa düşecek...

 

Her yanım çiçek, her yanım bahar... Beyaz pırıl pırıl, beyaz ışıl ışıl; saflık, yeniye yolculuk der. Tekne de ne çok yakışıyor denize, kimi yerde minyon tipli takalar, biraz ilerisinde maviye vuran aksıyla bir tekne, süsü mavinin, nerede bu denizciler, değecekmişcesine alçaktan uçuyor kuşlar.

Antik dönemden kalma taş bir yoldan tırmandık tepeye, orada bir kahvehane, alabildiğine manzara, serpili tarihin kalıntıları.  Derin bir nefesi çekerken içime, geldi kahvenin de kokusu. Bir atölyeye rastladım yol üzerinde, önünde minik balkonu, kuruverecektim şovalemi şuracığa, bir ip merdivenle çıkardım göklere.

 

Mevsimin huzuru, havanın dinginliği, denizin duruluğu.

 

Saçı sakalına karışmış yaşlı adam, biraz da aksice, hamsiyi denizden az önce çıkarmış belli ki, eee Ege’de başkası düşünülemezdi zaten, yanına iri kıyım roka da istedim. Bağırarak konuşan kırmızı saçlı kadın biraz gürültücü, arka masada, gelene geçene laf atıyor, belli ki buralı, mavi yeşil hırkasını da kendi örmüş.

 

Gelirken uğradık eski Marmaris yoluna, nasıl bir sürpriz, her yer kalp, bir sağa koşuyor, bir sola dönüyorum şaşkın, içimi kaplıyor bir sevinç. Aşıklar yoluymuş burası, bataklığı verimli toprağa dönüştüren mucizevi okaliptüs ağaçları, uzayıp giden yolun iki yanında.

Her yanım şair, her yanım şiir bu sabah, sol yanımda Behçet Necatigil, sağımda Özdemir Asaf, başımda Cemal Süreya, elimde Orhan Veli kitabı...  Rastgeleydi açtığım sayfa bugünün şerefine, bak şu işe, şansımı seveyim Orhan Veli’den

“Pırpırlı Şiir”

 

Uyandım baktım ki bir sabah,

Güneş vurmuş içime,

Kuşlara, yapraklara dönmüşüm,

Pır pır eder durur, bahar rüzgarında.

Kuşlara, yapraklara dönmüşüm;

Cümle âzâm isyanda;

Kuşlara, yapraklara dönmüşüm;

Kuşlara,

Yapraklara.

 

Bugün benim doğum günüm, 03.03, üç tane üçü birleştirerek yapardım papatyaları. Yılların getirdiklerine şükürle üfleyeceğim mumları, kutsarken günümü. İki de dileğim olacak, gerçekleştiğini şimdiden hissettiğim.

 

Bugün doğduğum gün, yıllar sonra yetişkin halimi gören ebelerin ebesi Sevinç Pulluoğlu ile yolda karşılaşınca, git o annene söyle “ölür bu yaşamaz” diye ağlıyordu sen el kadar doğunca. Haftasonu yeğenlere anlattım, cüce kalacağım diye annemin nasıl korktuğunu, ilkokul öğretmenimin masasına oturtup sevdiğini, kızdıran olunca da nasıl sövüp saydığımı, inanayıp patlattılar kahkahayı.

Bu yolu hayatın sihrine inanarak yürüdüm hep, sabırsız, heyecanlı. Maymun iştahlı mıydım, meraklı mı? Boşa mı gitti çabam?

 

Meslek lisesinde makina ressamlığı okudum, bir yıl DSİ’de harita çizdim, orada kaldı mesleğim olmadı, ama bugün yaptığım resimlerin temeli belli ki o günlerden. Resimse; birkaç yıl önce evime bir resim yapayım diye başladım, onüç tane 60x80 cm, bir tane de 1.60x1 mt yağlıboya tablo yaptım, yolculuğum hala devam ediyor, orada da en heyecanlı yerine geldim.

Türkçe kompozisyon derslerim her zaman çok iyi idi, İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum, Shakespeare, Goerge Orwell, Jane Austen’lar, doksan-yüz altında sınav notum olmazdı. Amerikan Kültür’de bir yıl eğitmenlik ardından bankaya girince o da orada kalıverdi. Belli ki aldığım pedagoji eğitimi bankada yıllarca başarıyla eğitim vermeme vesile oldu. Ve bugünkü yazılarıma neden.

 

Kurstan kursa koşardım; seramik çiçekler yaptım, deri ve kumaştan da. Deniz kenarına gittim mi, kucak kucak taş toplardım, çakıl taşlarını seramikle birleştirip biblolar yaptım. Elinde tesbihi, ayağında şalvarı, sırtında bebeği, yazması çiçekli köylüler yaptım ayağı, gövdesi, başıyla.

 

Olgunlaşma Enstitüsüne gittim, ama terzi de olmadım.  Kasnakla Türk işinden çin iğnesine işledim parlak ipek ipliklerle, dikiş dikmesini taa ortaokulda öğrenmiştim zaten, bir beden büyük dikince eteklerimi annem, daraltmak için oturuvermiştim dikiş makinasının başına.

 

AFAD’dan sertifika almıştım fotoğrafçılık kursu sonunda, yerel gazetedeki resmimi görünce gururlanmıştı babam. Tarsus’ta Antakya’da dolaşıp ne çok fotoğrafladım sokaklarını, ama fotoğrafçı da olmadım. Kısa film çekme eğitimine de katıldım, seti de yaşadım galayı da, o da boşa gitmemişti, görsel yönümün gücünü de bir kez daha test etme imkanım olmuştu. Tiyatro atölyesiyle de sahneyi yaşamıştım.

 

Sahne aldığım çok sesli koro ve Türk sanat müziği koroları da oldu, başarısız ud çalma denemem de. Bale de yaptım, balerin olmayı çok istedimse de olmadı, ama belki dik duruşum, salına salına yürüyüşüm, tangoya hızlı girişim de oradandır.

Çok iyi bir kayakçı olmasam da denedim, uçar gibi giderken o rüzgarı yüzümde hissettim. Avrasya’yı, Runtalya’yı, Bozcadayı da çok koştum maratonlarda, madalya alma sevincini yaşadım. Kuşların uçması, kanat çırpmadan süzülüşleri beni alır. Tayland’da parasailing yetmedi,  Rio’da bu jeep’ler nereye gidiyor diye sormamın ardındandı okyanusa doğru kanat açışım yelken kanatla. Kendimi boşluğa bırakıp süzülerek kumsala inme deneyimim de boşuna değildi.

Onun için deli olsam da dibinin ürküttüğü denize dalmakla kalmayıp, bir yıldız bröve alışım da boşuna değildi devam edemesem bile. Denizin dibini hayal edebiliyor, güneşin batışıyla karanlığı, Kalkan’da kanyona 30 metrelik dalışımdaki tecrübeyi unutmuyorum.

 

Aldığım astroloji eğitimiyle derinleşmiş, ruhsal astrolojiden kabalaya, mitolojiye kadar bilgim olmuştu. Mistik yönümü de enerji eğitimleriyle doyurmuş, meditasyonlarla dinginleştirmiştim.

 

Şimdi yine “Yola çık” diyor bu kalp, daha çok yolum var, deneyimlemeye, eğitilmeye, kendime katmaya açım hala.  Diyar diyar dolaştıran bu özgür ruh keşfetmeye devam ederken ben de anlatmaya devam edeceğim, tadına vardım bir kez.

 

Az önce yayınlamış Astrolog Aytaç Öner “Bu akşam Balık burcunda gerçekleşecek yeniay, yeni bir sayfayı gösteriyor.” Harika, harika, ihtişamlı olsun.

 

 

Perşembe günleri biraz geç yayınlasam farkeden, arayan, soran, unutmayan, takip eden, okuyan, beğenen, güzel mesajlarıyla beni şımartan, motive eden sizler hep olun hayatımda, teşekkür ederim.

 

Hayat hepimiz için kolaylık, neşe ve mutlulukla aksın.... Haftaya görüşmek  dileğiyle...