Lüküs Hayat-Paris'te 6

Belma Doğan belmadogaann@gmail.com

Sihir devam ediyor Lüküs Hayatla...

 

Oldukça şık giyimli insanların oluşturduğu sıra kaldırıma kadar taşmıştı. Champs Elysees (Şanzelize) Bulvarının o ışıltılı atmosferinde yürüyordum, kafamı kaldırdığımda gördüm Lido yazdığını, tabii ya bu Lido’dan başkası olamazdı. Tur programlarının olmazsa olmazıdır, ekstra ödenen oldukça yüksek fiyatıyla. Buraya kadar geldim görmesem olur mu canım der, gidersin. Ha değer mi değer, 1995 yılında ilk Paris seyahatimde Fransa’ya özgü bu kabarede eşsiz bir gösteri izlemiş, sahnenin alçalıp yükselmesi ve oyuncuların tüyler, taşlarla bezeli kostümlerinden etkilenmiştim.

Paris denince akla gelen ilk kabare 1800’lerde inşa edilen Moulin Rouge iken ikincisi Champs Elysees (Şanzelize) Bulvarındaki Lido. Ne yalan söyleyeyim ben Moulin Rouge’a gitmedim, o nedenle karşılaştıramayacağım, ama oranın daha geleneksel olduğunu duydum.

 

Champs Elysées (Şanzelize) Bulvarını anlatırken nedense birden kabarelerden başladım, Champ-Elysees (Şanzelize) Bulvarının bir ucunda Fransızların ulusal sembolü olan Zafer Takı (Arc de Triomphe) yolun sonunda ise Concord Meydanı varken. Burası eğlencenin de merkezi yazacakken çağrışım yaptı sanırım, Paris demek eğlence demek, Paris demek müzik demek ya.

 

Yazıma böyle devam ederken gördüm “Lüküs Hayatın 90 yıllık Öyküsü “Şişli’de Bir Apartıman” prömiyeri afişini.  Göztepe Oda Tiyatrosundan, kendisi de oyuncu olan sevgili Melis Yılmaz paylaşmıştı. Derinlerde bir yerde öyle bir tat bırakmış ki, “Lüküs Hayat” adını okur okumaz ne içeriğine, ne nerede oynanacağına, ne saatine bakmaksızın gönderdim arkadaşıma gidelim mi diyerek, biletlerimizi aldım mesajı gelmişti bile. Tek bildiğim o gündü, saatini öğrenmek için afişine tekrar baktığımda gördüm tek kişilik oyun olduğunu. Ee bilet almışız bir kere, tek kişilik oyun olduğunu görsem böylesine hevesli olmazdım herhalde diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi, yazı da bitmedi henüz. Neyse gidelim bakalım, dönünce tamamlar gönderirim diyerek çıktım yola...

Çıkmadan önce yazının başına şunları eklemeyi de ihmal etmedim;

 

“Sürpriz !!! Sizlere Champs Elysees (Şanzelize) Bulvarında buluşalım demiştim ama İstanbul’dan sesleniyorum, tiyatro tarihinin klasikleşen ve en sevilen eserlerinden “Lüküs Hayat” müzikaline gidiyorum. 90 yıllık serüvenine şarkılar ve hatıralar üzerinden ışık tutan, 2006 yılından itibaren Lüküs Hayat showunda rol alan Arda Aydın’ın tek kişilik gösterisi. Sahnelendiği sürecin minik, komik detayları ve bu detayların aralarına sıkıştırılmış hepimizin bildiği Lüküs Hayat melodilerinde bir akşama yani.

Eminim sizler de benim gibi Lüküs Hayatın melodisini mırıldanmaya başladınız bile.

 

Şişli’de bir apartıman

Yoksa eğer halin yaman

Nikel-kübik mobilyalar

Duvarda yağlı boyalar”

 

Lüküs hayat, Lüküs hayat

Bak keyfine yan gel de yat
Ne guzel sey, oh ne rahat
Yoktur eşi lüküs hayat...

 

İstanbul’dan haberler de yazalım diye konuşmuştuk, nasıl da güzel denk geldi bu show.

 

Lüküs Hayat 1933 yılında ilk kez Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde oynanmış, Oyunu (opereti) yazan Ekrem Reşit Rey, müzik Cemal Reşit Rey. 1930'ların Türkiyesi'nde Batılılaşma özentisinde olanlarla halk kesiminden insanlar arasında doğan komik durumların anlatıldığı Türk tiyatrosu klasiklerinden biri. Darülbedayi’de 28 yıl kapalı gişe oynamış. Oyuncuları, konusu ve yıllar süren sahnelenmesi nedeniyle hafızalarımıza yer etmiş bir operet.  Münir Özkul, Altan Karındaş, Ali Poyrazoğlu, Güzin Özipek gibi değerli sanatçılarımızla da televizyondan evlerimize konuk olmuştu.

 

1985 yılında Usta oyuncu, tiyatro yönetmeni Haldun Dormen tarafından tekrar yazılıp İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelenen Lüküs Hayat 30 yıl boyunca aralıksız ve genellikle kapalı gişe olarak devam etti.

 

İşe bakın nereden başlayayım derken akışta neler oluyor, konu Champs Elysees (Şanzelize) iken;  Moulin Rouge’dan, Lido’dan bahsederken sanki akşam ki bu Show’a da hazırlanmışım. Ekrem Reşit Rey’in Lüküs Hayat oyununu yaratırken Paris’te izlediği bir Show’dan esinlendiğini de akşam değerli sanatçımız Arda Aydın’dan öğrenecektim.

 

Yine bir Paris bağlantısı, her yol Paris’e çıkıyor.

 

Araştırırken bütün bunları bir an durdum, o da ne? Rastladığım bilgiye bakın, şaşkınım, yok artık, burada sadece Paris bağlantısı yok, Sihir var yine.

 

“Lüküs Hayat’ın başarılı oyuncularından Zihni Göktay diyor ki; biz oyunda bu şarkıyı daha önce söylemiyorduk, bazı durumlar nedeniyle. 1984 yılında Cemal Reşit Rey, İstanbul Radyosu Tiyatro şubesinde kendisi anlattı. 1933’te Onuncu Yıl Marşı’nı bestelerken, diğer taraftan da Lüküs Hayat’ı besteliyorum. Yetiştiremiyorum. Şarkı sözlerinin bir kısmını kardeşim Ekrem Reşit Rey de yetiştiremiyor. Muhsin Ertuğrul’a gittik ‘Kasım ayında prömiyer yapacağız, ne yapalım’ dedik… Dârülbedayi karşısındaki Büyük Londra Oteli’nde Ferdi Tayfur’la (dublajcı) Nâzım Hikmet kalıyormuş. Tarihi otel hâlâ duruyor yerinde. Nâzım diyor ki; ‘Ben bunu yazarım, şarkı sözlerinin bir kısmını yazarım...”

 

“1933 yılında “Lüküs Hayat” prömiyerinin hemen ardından Bursa cezaevindeki bir mahkuma üzerinde okunmuştur yazan bir zarf uzatılır. Ekrem Reşit Rey tarafından gönderilen notta “Prömiyer çok başarılı oldu.” yazmaktadır. Bu mahkum Nazım Hikmet’tir. “ Arda Aydın da showunda böyle diyecekti.

 

Siz deyin Hayatın Matematiği, diğeri Quantum Fiziği, ben diyeyim Sihir...

 

Toros dağlarında Nazım Hikmet, Paris’te Gülüm şiiriyle Nazım Hikmet, şimdiyse Lüküs Hayatın şarkısında Nazım Hikmet.

 

Nereden başladık nereye geldik. Lüküs Hayat bile Paris derken, meğerse bir de Nazım Hikmet saklıymış dizelerinde.

 

Ayakta alkışladık Arda Aydın ve ona eşlik eden, bir kısmı “Lüküs Hayatın” da müzisyenleri olan değerli orkestrasını.  Türk tiyatro, sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Sezai Aydın’ın oğlu Arda Aydın Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarından mezun olur olmaz İstanbul Şehir Tiyatroları 'nda oynamaya başlamış.

Oynadığı ve Yönettiği oyunlarsa:

Galilei'nin Yaşamı, Candan Can Koparmak, Buluşma Yeri,Hırçın Kız, Bizans Düştü,

Bir Gece Masalı, Yaban Ormanı, Keşanlı Ali Destanı, İstanbul Efendisi,Tekrar Çal Sam, Lüküs Hayat, Bremen Mızıkacıları, Devr-i İstanbul, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Düş Oyuncakları, Hamlet (CEF Tiyatro), Ölü Adamın Cep Telefonu (oyuncu-yönetmen), Harikalar Mutfağı (yönetmen)

Oynadığı diziler:

Kaynanalar, Bücür Cadı, Çalıkuşu, Çocukluk Günleri, Taştan Kalp, Karakol

 

İyi ki geldim dedirttiler, öyle keyifli bir o kadar da duygusal bir akşamdı ki. Salon hıncahınç doluymuşcasına performans sergileyen hallerine, kapalı gişe oynandığı, bilet gişesi önünde kuyruklar oluştuğunu gören, yaşayan bu insanların kanaatkar duruşlarına, motivasyonlarına hayran kaldım.

 

Sonuna doğru sesinin alçaldığı, konuşmaya zorlandığı bir yerinde “Ben varoldukça Lüküs Hayatı unutturmayacağım, yaşatacağım.” demişti.

 

Böyle bir ortamda yüreğini koymuş, bu kültürü yaşatmaya çalışan bir sanatçı. Üç kişi beş kişi, onbeş, yirmi kişi gelse de izlemeye, çok büyük emek vardı ve en önemlisi koca bir yürek vardı.  Günlerdir Paris’ten, Opera’dan, müzelerden seslenirken sanat sanat sanat dediğim gibi, sanatın olduğu yerde kötülük olmaz, böyle pırıl pırıl kalpler olur.

 

Bu zor günlerde en zorlanan kesim oldu sanatçılarımız, hadi kucaklayalım. Belki ben küçücük bir sesim, koca denizde bir damla bile değilim, yine de söylemek istedim.

Haftaya görüşmek üzere Hoşçakalın.