İstersen çaresi, istemezsen bahanesi...
“Ah bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız…” Sait Faik’in ifadesiyle yazıma geleceğe yönelik bir öngörü ile başlamak istedim. Öngörüsü zamanın ruhuna çok yakın değil mi?
Sait Faik “Son Kuşlar” kitabında; “Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.” Hikâye bu ya “Her şey bir insanı sevmekle başlar, her şey insanı sevmekle bitiyor” diyerek tekrar gerçeklerle yüzleştiriyor bizi…
İnsan kendi kendini bitirdi! Birkaç iyi insan olsa da artık yetmiyor. Çünkü çare olmak, çözüm bulmak için hepimiz çabalamalıyız…
Mayamız belli… Ya iyilik var, ya da kötülük! Bazen hiç anlayamıyoruz, kafamızı vurana kadar yokuş aşağı yaşıyoruz hayatı! “Kavun mu ki koklayıp, anlayalım” diyorsunuz, haklısınız!
Düzenbazlık ve ihanet, dürüst olacak kadar zekâsı olmayan ahmakların işidir. Sevgi, saygı, dürüstlük nedir bilmeyenler ruhsuz bir bedenle dolaşırlar. Ellerini neye atsalar kuruturlar. Bencil, kötü karakterli, başkalarına acı çektirmekten hoşlanırlar. Bu insanlarda nasıl bir ihtiras ve aşağılık duygusu varsa hırsızlık, yalan, dolan, hile, sahtekârlık hepsi var… 21. yüzyıl da ne çok var!
Doğanın içinden çıkmış insanın haline bakın, elinde ne kendisi, ne de doğa kaldı…
ÖNLEME GEREK YOK, ALLAH KORUR!
Dış mekânda organizasyon yaparsanız, doğal afetler yaşarsınız. Ben de yaşadım! Fuarımız 2 sene üst üste kırlangıç fırtınasına yakalanıp, yıkıldı. Fuar stant malzemelerimiz dış mekâna uygun değildi. Ekipman değişimi masraflı iştir. Patron da değişimi göze alamadı. İlki tecrübeydi, ikincisinde firma önlemini almadığı için suçlu duruma düştü. Patrona “malzeme değişmeli” dediğimde, para harcamak istemedi… Önlem almayınca da şans işte fırtına fuarı tekrar yıkıp geçti. Geçmişde biriken borç hesaplarına, müşterilerin mahkeme süreci de eklenince, hesaplar büyüdü, şirketin sonu oldu!
Kimi insanlar geçmişi de geleceği de iyi okuyamıyor. Geçmişten ders alıp, geleceğe öngörü ile yaklaşıp önlem almak gerekir. Önlem almak öngörülü insanın işidir. Öngörülü olmak, bir işin ilerde nasıl olacağını tahmin edebilmek, kestirebilmek ve ona göre tavır takınmak ve tedbir almaktır.
Önünü görebilmek, geleceğe yönelik tahminlerde, öngörülerde bulunmak hedefe ulaştırıcı üstün bir meziyettir. Bu meziyetlere sahip, liyakatli ve zarif Devlet insanlarına ihtiyacımız olduğunu daha iyi anladım.
Görüntüler sanki kıyamet filmlerindeki gibiydi. Yetersiz kalışımız, önlemsiz oluşumuz çok üzücüydü… Ateşler yalayıp yutuyordu canları!
Geçmişimize dair elimizde veriler, bilgi ve deneyimler olmasına rağmen ciddi olarak tartıp, biçememişiz. Akılcılık ve gerçekçilikten uzak kalmışız. Sonuçlara ve verilere dayalı nasıl bir yol izleyeceğimizi düşünmemişiz.
Yanmışız, ağlayanımız yok!
Almanya da yaşayan vatandaşımız diyor ki; “Almanya'da sel felaketinde halkı zamanında uyarmayan, zamanında müdahale etmeyen bölge yöneticilerine karşı savcılık "ihmalkâr cinayet ve yaralama" suçlarından soruşturma açtı. Ve soruyor “Yangın uçaklarını çürütenler hakkında Türkiye de soruşturma var mı?”
Biz de soruşturma açmak için izin almak gerekiyor!!!
Hatırladığım kadarıyla hukuk devletinde savcılar orman yangınlarının sebeplerini, zamanında müdahale etmeyenleri, uçakları hangarda çürütenleri, bu fiillerle ölümlere sebep olanları soruşturur, değil mi? Unuttuk vallahi!! Hak Hukuk Adalet, falan filan…
Yangınla savaşan Türkiye, yangına hazırlıksız yakalanmıştır. Yangında ömürlerini, alın terlerini, birikimlerini, evlerini, hayvanlarını bağ-bahçelerini, seralarını yitiren halkın feryatları devam ediyor. Ev dediğiniz şey kerpiç bile olsa bir yaşanmışlığı vardı. Bir hayatı var, anıları var. Ateş düştüğü yeri yakar, telafisi yok.
Yangın söndürme işçilerinin, görevlilerin, onların gayretlerine destek veren yerli halkın ve uzak kentlerden yardım için koşup gelen itfaiyecilerin ve gönüllülerin canlarını dişlerine takarak gösterdikleri büyük mücadele devam ediyor.
Bu büyük mücadele, yangının yakıp yok ettiği her şeyi yeniden yaratacak gücün umudunu da büyütüyor.
Güzel insanlarımız, iyi ki varsınız…
Böylemi olmalıydı?
Çözüm, yangının tamamen yok ettiği ormanlara fidan dikmek mi?
Çözüm, yanan evlerin, yok olan evcil hayvanların yerine yenilerini koymak mı?
Çözüm, acı içinde yanan yüreklere kredi önererek, borçlanın demek mi?
Halkın yangınların çıkmadan önlenmesine, çıktığında ise hızlı, etkin bir müdahaleye ve merkezi bir strateji oluşturacak bir idareye ihtiyacı var.
Avustralya’yı ne çabuk unuttuk, ya İzmir Menderes yangınını… N’oldu?
İnsan eliyle yaşanan küresel ısınma ile birlikte sıcak hava dalgalarının gün sayısı ve şiddeti artıyor. Özellikle Güney Avrupa’da yaşanan bunaltıcı sıcaklarla birlikte Akdeniz’e kıyısı bulunan birçok ülkede büyük çaplı orman yangınları yaşandı. Sıcak dalgası yangını ateşleyen ana faktör olmamakla birlikte, yangının ortaya çıkış koşullarını kolaylaştıran ve yayılma hızını arttıran başlıca etkenlerden biridir.
Her yıl yaşanan orman yangınları, bu yıl şiddetini artırmış durumdadır. Yangınlar, ilk kez yerleşim yerlerini bu kadar yoğun biçimde etkiledi. Ormanlık alanlar içinde olan yerleşimler alevlerden zarar gördü. Kimi vatandaşlarımız tahliye edildi, kimi vatandaşlarımız yaşamlarını yitirdi. Çok üzgünüm…
Bilim insanlarının “küresel ısınmanın” orman yangınlarında da kendisini göstereceğine dair yıllardır yaptıkları uyarılar hiç dikkate alınmamış.
Uzmanlar, yangın yeni başladığında hızlı ve etkili bir müdahale olmazsa yangınların; rüzgârın hızı ve yönüyle bağlantılı bir biçimde yanacak ağaç kalmayıncaya kadar süreceğini ifade ediyor. Ne yazık ki Manavgat, Milas ve Marmaris yangınlarına hızlı ve etkili müdahale yapılamadı.
Anlaşılan o ki; YANGINLARA KARŞI ÖNLEM ALINMAMIŞ!
Tıpkı depremlere, sellere vb. doğal afetlere hazırlıklı olmadığımız gibi…
İktidarın orman yangınlarına karşı mücadele anlayışını gördük! Fazla siyasi derinliklere girmeden #BirşeylerYapmakLazım diyorum.
ÖNLEM ALMALIYIZ…
Nato kafa nato mermer umarsızlığı ile partizanlık yapmak, halka fayda sağlamıyor. İktidarın doğal afetlerden ders almadığını yaşadık, gördük. Bu tutumlar hepimize zarar veriyor.
İktidar bu yangınlardan sonra yeni yangınların çıkmasını engelleme yönünde dersini çalışmalıdır. Hızla müdahale etmeli, yangına karşı mücadele stratejisi oluşturmalıdır. Kamu otoritesi ekipmanları ve liyakatli insan kadrosu ile güçlendirmelidir. Yetersizliklerini gidermek için acil önlem almalıdır. Merkezi otorite muhalif yerel yönetimlerle siyasi kavgayı bırakıp, halkın sesine kulaklarını tıkamadan, samimi ve dürüst herkesin yanında olmalıdır. Halkı da önleyici afet eğitimlerine zorunlu dahil etmelidir.
İKTİDAR YAŞANANLARDAN SONUÇ ÇIKARMALIDIR!
Afra-tafra yapma zamanı değil, herkes üzerine düşen görevi yerine getirecek. Türkiye tek kişinin şirketi değil. Otorite baskısı ile sadece hatalar büyür! Çözüm odaklı düşünün, çıkar odaklı değil… Söz anlamaz, söz dinlemez olmayın! Hazırlıklı olmak her zaman hayat kurtarır…
Afetler hepimizi endişelendiren, korkutan konulardır. Doğal afetler meydana gelmeden önce önlemler almak ve olduğu sırada bilinçli bir şekilde hareket etmek hayatımızı kurtarıyor. Bu konuda kendimizi de eğitmeliyiz. Her ne kadar bizim dışımızda meydana gelen bir doğal afet olsa da, önlemlerimizi alıp etkisini azaltmamız mümkün…
Doğal Afet Öncesinde “Nasıl Önlemler Almalıyız” Konusuna Odaklanalım!
Deprem, yangın ve sel gibi her felakette can ve mal kaybımız var. Afetlerin ardından hükümet yetkilileri her şeyden sorumludur. Hiçbir yetkilinin, “ben yapmadım, o yaptı” diyerek, suçu geçiştirme hakkı yok.
DERSİMİZ: ÖNLEYİCİ AFET POLİTİKALARI
Ülkemizin, halkımızın daha büyük yaralar almasını önleyelim.
Devlet güçlü, güvenilir ve öngörülü olmalıdır. Devlet önlem alma sorumluluğunun farkında ve ciddiyetinde olmalıdır.
Halk çare ister, bahane değil…
Geçmiş olsun TÜRKİYEM
Sağlık ve sevgiyle kalın
Aydan Tuncayengin